Can Yılmaz'ın mizah anlayışını severim, önceki hemen hemen tüm kitaplarını keyifle okumuşumdur. Kafa'da Kalmasın ile hikayelerini serileştirmek istiyor anladığım kadarıyla. Peki bu kitapta mizahi yönü güçlü olan yazar bize ne vaad ediyor? Dokunaklı hikayeler. Samimi öyküler. Yapabilmiş mi? Hayır. Beni zerre etkilemeyen hikayelerle karşılaştım. Empati yapmak için zorlanmış, sanırım İstanbul'da büyümenin samimi yazarlığa etkisinin negatif olduğunu söylemek durumundayım. Son öyküde bacakları olmayan bir kişinin ağzından yazılmış öykü kitabı özetlemeye yetiyor. Alışmadık kaba et giysi tutmuyor. Bir grup arkadaşın kendi aralarında çevirdiği geyiklerden oluşan "Mahalle mizahı" Can Yılmaz'ın işi. Hüznü, mizahtan çıkardığında başarılı bana göre. Bir de dilimin ucuna gelip duruyor sürekli Schopenhauer'ın bu kitapla ne alakası var!