José Saramago ile tanışmak mutluluk ve hayecan vericiydi.
Neden mi?
Çünkü kaçımız ölümü hayal dünyamızda kişiselleştirip onunla sohbet ettik ki?
Ya da bize ürkütücü gelen ölüm bir gün görevinden vazgeçerse ne olur diye düşündük ki?
Sahi ölüm başımıza gelen bir bela mı olacak? Ya da ödül mü olacak?
Ne kadar girişik sorular..
Peki ya ölümün âşık olduğu kimse var mıdır?
Yani eflatun zarfını vermeyip de yaktığı kimse?
(Hani şu ölümün gönderdiği mektubu da içinde gönderdiği eflatun zarftan bahsediyorum.)
Bunları ancak bir varmış bir yokmuş diye başlayıp José'nin ertesi gün hiç kimsenin ölmediği dünyasına girince öğreneceğiz.