Gericilik konusunda benim çözemediğim önemli bir çelişki de gericilik tanımındaki kargaşadır. Çünkü bir yandan, MiT. başta olmak üzere, istihbarat kuruluşları, bizler, dasin ve aydın kesim, gerici tehdidinin ülkemizde giderek artığını ileri sürerken, diğer yandan, CHP. ve askeri ik, tidarlar dönemi de dahil olmak üzere, tüm iktidarlar zamanında bu savlarla yakalananların büyük çoğunluğu yargida aklanmışlardır. Bu durumda, insanın aklına şu soru gelmez mi? Ya bu bilgileri veren istihbarat birimleri doğru bilgi veremiyorlar ya da yasalar ve yargi organları yetersiz kalıyor. Çünkü, hem bir suçun olduğu savinda bulunulurken hem de o suçun varolmadığı söylenemez. Bir suç ya vardır, ya da yoktur, gericilik konusunda ise ne olduğu belirsizdir...
Belki de bu çelişkimizin çözüm yolu; çoğulcu, katılımci ve özgürlükçü tam bir demokratik yapılanma içinde, şiddete kapalı olan, her türlü görüş, düşünce ve eğilimdeki örgütlenmeyi serbest bırakmaktır. Şeriatçı, Nakşibendi, İslâmcı ya da kominist partileri ile demokratik bir düzen, belki de tüm korkularımıza karşın, ülkemizin çok sesli, ama kavgasız, çatışmasız bir ortama kavuşmasına yardımcı olabilir. Belki...