O sadece kırgın bir tanrıçaydı...Bu sefer “Ben, Kirke”nin incelemesini yazmak için aldım kalemi elime. Söylemek, yazmak istediğim çok şey var. Neye nereden başlamam gerek pek emin değilim. Ama sanırım bir yerden ipin ucunu tutmalıyım.
Kitabı 23 günde bitirdim. Duyunca şaşırmış olabilirsiniz veya beğenmediğimi düşünecek olabilirsiniz ama aksine çok çok beğendim sadece eğitim hayatım dolayısıyla bir türlü gereken zamanı veremedim bu değerli kitaba.
Peki kim bu Kirke?
“Ben Helios’un kızı, Aiaie’nin cadısı Kirke...”
Ondan hep kötü biri olarak söz edilirmiş. Çünkü o bir cadıydı. Herkes yine en iyi yaptığı şeyi yapmıştı onu bilmeden özünü anlamadan kötü ilan etmişti. Bunlara cevabı zaten Kirke kitabında veriyor:
“Ama yanılıyorlar, yanılıyorsunuz: cadılık illa nefret, kıskançlık ya da başka türlü bir kötülükten doğmaz; ben ilk büyümü aşkımdan yapmıştım.” der, Kirke.
Bu küçük girişten sonra kitabı ve o yalnız tanrıçayı anlatayım naçizane sizlere.
Kitap fantastik-mitolojik türde diyebileceğimiz bir eser. Mitolojik bir eser olduğunu öğrenince mitolojiyle ilgili hiç bilgisi olmayan biri olarak okumam doğru olur mu acaba diye durup bir düşündüm ve biraz araştırınca çok fazla bir mitolojik bilgiye sahip olmasam bile okuyabileceğim kanısına vardım. Kitabı okumuş biri olarak gönül rahatlığıyla herhangi bir mitolojik bilgiye sahip olmadan okuyabileceğiniz bir kitap diyebilirim ve bence kesinlikle okuyun. Zaten kitabın son birkaç sayfasında kitapta adı geçen tanrılar, ölümsüzler, titanlar vs hakkında bilmeniz gereken bilgiler veriliyor. O kısımdaki bilgiler yeterli olur kitabı okuyup anlayabilmenize.
Peki kim bu yalnız cadı tanrıçamız?
Güneş tanrısı Helios’un kızı. Böyle bir babaya sahip ama o babanın sevgisinden yoksun bırakılmış bir tanrıça... Hatta yakını sayılabilecek çoğu kişi tarafından sevilmemiş bir tanrıça... Onun başına gelen olayların asıl nedeni de bu sevgisizlik aslında. Sevgisizlik, yalnızlık ve kırgınlık kişiye neler yaptırabilir? Sınırlarını ne kadar zorlayabilir? Bunun yanıtını size bırakıyorum. Yanıt aramak isteyenler kitabı okuyabilir.
Kitap sadece sevgisizliğin boğduğu bir denizdeki tanrıçanın başından geçenleri anlatmıyor. Kitabı bu kadar basite indirgersem büyük haksızlık etmiş olurum. Kadın olmayı, anne olmayı ve bunların zorluklarını o kadar güzel anlatmış ki bir yerden sonra şunu dedirtti kitap bana “kadın olmak her yerde her şekilde zor söz konusu bir tanrıça olsan bile...” Acının kitabı da sayılır benim nazarımda bu kitap...
Kesinlikle ama kesinlikle okumanızı öneririm. Mücadele eden bir kadının, annenin kitabı bu...