Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

536 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Shuggie Bain'i bu kadar önemli kılan çağdaş edebiyatta bir klasik yaratmanın mümkünlüğüne ve otokurmacanın güncel kanonun nasıl başat öznesi haline geldiğine verilmiş esaslı bir cevap olması. Glasgow'un huzursuz topraklarında kanayan kendi yaralarını bir büyü(yeme)me hikâyesine dönüştüren Stuart'ın en büyük marifeti ise; mekansal, dilsel ve toplumsal olarak alabildiğine yerel unsurlarını kullanarak evrensel bir "öteki hikâyesi" inşa etmesi. Shuggie Bain, okurunun kalp atışına dönüşen "o hikâye"lerden. Stuart, klasik ve modern edebiyatta bastırılan, çağdaş edebiyatta çoğunlukla edebi bir "sos" olarak kullanılan "değersiz hayat"ların suskunluğa mahkum edilmiş varoluşlarını kalbi fazlasıyla kırık bir yeni çağ klasiğine dönüştürüyor. Büyük çoğunluğu 80'li yılların daraltıcı atmosferinde geçen hikâyede "Glasgow etkisi" olarak adlandırılan ve en basit haliyle Glasgow'da yaşayanların İngiltere ve hatta tüm Avrupa'daki insanlara göre hayat beklentisindeki belirgin düşüklük olarak tanımlayabileceğimiz bir fenomenle tanıştırıyor. Romanın kırgın destansı özü "Glasgow etkisi"; fakirlik, sosyal sınıflar arası değişimin imkansızlığı, dinsel çatışmalar ve en önemlisi ötekileştirilmeyi kapsayan bu çatı terim; Stuart'ın ustalıklı karakter portrelerinde tedirgin öksürüklüklerle kesilen nefesler alıyor âdeta. Shuggie Bain, iki kalpli bir roman aslında. Bir kalbi, kendi olmasına asla izin verilmeyen, kendine yabancılaşan, özgürce dans etmekten alıkonulan, yürüyüşüyle bile toplumsal bir olay yaratan, büyü(yeme)menin çocuk ayağını oluşturan Shuggie. Diğeri ise, yıkıntılar altına mahkum, kanatları koparılsa da kalbi uçmak için yanıp tutuşan, önce evde sonra sokakta erk tarafından parçalara ayrılan, boğulan ve daima eşiklerde yaşayan Agnes. Tozlar ve nefretle kaplı o "küçük kasaba"nın insanın boğazını sıkan elleri arasında ne yapacağını bilemeyen Shuggie ve her şeye rağmen "ufak bir gün ışığı" peşinde cüruflar arasında parlamaya devam eden Agnes gibi edebi bir metinde sıkça rastlamadığımız "nabzını hissettiğimiz" o unutulmaz karakterlerin yanında Stuart, romana dahil olan her karakterine gösterdiği özenle de ayrı ayrı hayran bırakıyor. Stuart bize, bugüne dek ötelenip duran "bizim hikâyemiz"i anlatıyor. Shuggie'nin hikâyesi; Pony oyuncaklarının saçlarını neşeyle tarayıp futbol mantraları ezberlemek zorunda bırakılmayacak, yağmurda özgürce dans edecek erkek çocuklarının acılı geçmişine bir ağıt ve geleceği için atılmış bir çığlık. Shuggie'nin hikâyesi, ebeveynliği alaşağı edebilme lüksü elinden alınmış, varoluşsal bir kriz bile yaşaması çok görülmüş, ahlak kumkumalığı ve "namussuz"luk ekseninde erkekliğin nesnesi olmak zorunda bırakılmış tüm kadınların yaralı mirasına bir gözyaşı ve bambaşka bir geleceğin kıyısında doğacak güneşleri için sıcacık bir dilek. Shuggie'nin hikâyesi, umuyorum ki benim gibi birçok okurun da ruhuna ılık ılık akacak. Bu muhteşem çağdaş klasiği ruhundan asla ödün vermeden, yerel ve evrensel unsurları hem içerik hem üslup bakımından muhteşem bir şekilde dilimize kazandıran, varlığı şansımız Duygu Hanım'a ne kadar teşekkür etsek az. Kalp kıran romanın kekremsi yüreğini pürüzsüz bir lezzet ile okura ulaştırdığı için tüm okurlar adına ona sonsuz sevgimi sunuyorum. Ve bir diğer teşekkür de, Türkiyeli okuru yaratılmakta olan çağdaş dünya edebiyatına dahil eden vizyoner seçimleri ile bendenizin de son bir yıldaki okur yolculuğuna damgasını vuran kıymetli editörümüz Cem Bey'e ve onun nezdinde Shuggie'yi bizle buluşturan tüm ekibe. İyi ki varlar!
Shuggie Bain
Shuggie BainDouglas Stuart · Can Yayınları · 2022503 okunma
··
1.382 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.