Esir Şehrin İnsanları, İstanbul'un işgal yıllarını anlatıyor. Kâmil Bey, bir paşaoglu olarak yurtdışından birinci dünya savaşı olurken dönmüyor ve orada büyükelçilikte ücretsiz çalışarak vatanına hizmet(!) ediyor. Savaş bitince ülkeye dönmüş ve eski zenginliği kalmadığı için geçim derdine düşmüş... Sonrası aslında bir dönüşüm hikayesi, İstanbullu hocanın Küçük Ağa'ya dönüşmesi gibi, Anadolu'dan bihaber aydınların Anadolu'yu tanıması...
Aslında üçleme bir serinin ilk kitabı. Çokça geciktirdiğim bir yazardı, gerçekçi anlatımları ve -sanki toplumculuk kaygısıyla- kurgunun arasına zorlama hissi ile keyif kaçıran bazı kısa bölümler hariç iyiydi.Romanın sonuna kadar Kamil Bey, aslında bir inadın mı savaşçısı,bir gurur mu yoksa yeni bir inanç mı emin olunmuyor...
İstanbul ve aydın kesimin Mütareke yıllarında ne işle meşgul olduğunu, neler yaptığını anlatan eleştiren dönem romanlarında bir başkanyazar farkı görmüş oldum. (Zaten bu döneme dair çok şey okuduğunuzu düşünüyorsanız okumayıverin.)