Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

198 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
17 günde okudu
Değerlendirmeme kıymetli yazar/şair Cahit Zarifoğlu'nun bir ifadesiyle başlamak istiyorum: Güzelce, muhteşemce. Okuduğum kitabın bendeki hissiyatı özetle bu ama tabii ki bunun detaylarını izah etmek için sabırsızlanıyorum. Kitap, yazarın da kitabın arka kapağında ifade ettiği gibi İstanbul'a dair Boğaziçi ve kayık kültürümüze ait makalelerin derlemesinden oluşuyor. Çok özel ve sınırı dar bir muhtevaya sahip gibi dursa da her İstanbulsever'i memnun edecek bir yapıya sahip. Bu kadar iddialı ifadeler kullanmamı iki sebeple açıklayabilirim: 1) Kitabı tahminimin üzerinde beğenmiş olmak. 2) Kitabın çeşitli kaynaklardan toplanan bilgilerle kültürümüze ait anlaşılır bir dille güzel bir anlatımının olması. Kitabın ön methiyesinden sonra geleyim şimdi bu memnuniyetlerimin kanıtlarına: Üç tarafı denizlerle çevrili İstanbul’a Arap dünyasında Ümm-i Dünya yani dünyanın anası denmiştir. Dünya'nın gözbebeği İstanbul, kültür çeşitliliği ve medeniyetiyle renk renk çiçekler gibidir. Boğaziçi'ndeki kayık gezintileri ve mehtap seyirleri anlatılmaz yaşanır nev'inden bir lezzettir. Mehtap seyirlerinin başlangıcı II.Selim döneminde başlamıştır. Kültür hayatımızda bir döneme damga vurmuş kitle eğlencelerinden biridir mehtap seyri. Kayıklar içinse ilk önce ismindeki bir gizeme açıklık getirmek güzel olacaktır. Kayık; belirli bir cins ve tür adı olmayıp Boğaziçi ve Haliç sularında insan ve eşya taşıyan, küçük ölçekli ulaşım vasıtalarıdır. İlerleyen sayfalarda kayık gezileri hoş bir benzetmeyle karşımıza çıkar: Kayıklar ve hanımlar arasında bir ilinti mevcuttur. Lüks deniz taksisi denebilecek özelliklere sahip olan piyadelere zarafetinden ve süratinden dolayı "Hanım İğnesi" denir. Taşıma ve binme usulüne dair ise şu bilgiler yer alır: Kadınlar iskeleden kayığa binerken kayıkçılar yardım için ellerinden tutmaz, kadınlar kayıkçının omzuna hafifçe tutunarak binerdi. Kayıkçı esnafında ana kural "hanımlara el verme yok, omuz verme var" şeklindedir. Kitabın yıldızlamaktan gökyüzüne çevirdiğim açıklamasını buraya bırakıyorum: “Türkler çok değer verdiklerine aziz derlermiş. Hiçbir yönden mağlup edilemeyen, her işinde mutlak galip gelen, son derece izzetli ve yüce olandır; aziz. Biz Türkler İstanbul'u bağrına basmış, medeniyetin merkezi yapmış ve mağlup edilemeyen güzelliğine karşılık “Aziz İstanbul” olarak taçlandırmışız.” Bu ve benzeri güzel bağdaştırmaları, araştırmaları, açıklamaları ve bilgileri derleyen kitap bir de denizcilik sektöründe geçmişten günümüze öne çıkan birkaç alim ve armatörden bahseder. Yahya Efendi bunlar içerisinde en bilmediğim ama en sevdiğim kişi oldu. Yahya Efendi’ye küçükken anneannemin duasından aşinayım. Evliyaları da duasına ekler, birkaçını da ismen zikreder anneannem. Yahya Efendi, Kanuni'nin sütkardeşi olan bir âlim zâttır. Hikmetlerinden, dirayetinden ve kardeşlerin kendileri arasındaki saygılı ilişkilerinden örnekler içeren yazıda Yahya Efendi türbesinin Beşiktaş ve Ortaköy arasında yer aldığını ifade eder. Yakın zamana kadar Boğaz'dan geçen gemilerin sirenleri buradan geçerken duyulurmuş, saygılı bir selamlama olsa gerektir bu. Ben de bu kıymetli zâtın türbesine gidip ziyaret ve dua vazifelerimi en kısa zamanda yerine getirmeyi yapılacaklar listeme ekledim. Devamında ise yazar, kitabı Aziz Mahmut Hüdayi Hz.ile bitirir. İstanbulsever daha birçok Müslüman ve gayrimüslim kişiler kitapta yer almaktadır. Kitapla ilgili methiye ve dolaylı yoldan kaleme alan yazara fahriye bölümlerimi bitirdiğime göre beni rahatsız eden bir kısımdan bahsetmeliyim. Burada ve aslında bu tarz kitapların çoğunda her ne kadar konu bağlantılı da olsa verilen bir bilginin aynısının devam eden sayfalarda tekrarlanması bir müddet sonra bıktırır hatta bence ikiden sonrası yıldırır. Editörlerin görüşü nedir bilemem ama beni okur olarak rahatsız eden bir durum bu ve ben bunu dikkatsizlik hatta ne yazık ki özensizlik olarak değerlendiriyorum. Daha söylenecek çok şey olsa da hasılı; İstanbul azizdir, onun azizliğinin hikmetini anlayıp hürmet eden de azizdir. Suları da azizdir; taşı, toprağı, havası içindeki zerreler azizdir ve bu mübalağa değildir. İstanbul deyince benim de aklıma Yahya Kemal gelir. Şaire sorarlar: Ankara'nın en çok nesini sevdin? İstanbulsever şair der ki: İstanbul'a dönüşünü. Okuyun, okutturun efendim; samimiyetle tavsiyemdir.
Boğaziçi ve Kayık Kültürü
Boğaziçi ve Kayık Kültürü
Mehmet Mazak
Mehmet Mazak
Boğaziçi ve Kayık Kültürü
Boğaziçi ve Kayık KültürüMehmet Mazak · Yeditepe Yayınevi · 20105 okunma
·
155 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.