Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

168 syf.
7/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Son zamanlarda "kader motifi" diye bir tabir duyar olduk. Ülkemizde hayli ünlü bir psikiyatrın dağarcığımıza kazandırdığı bu tanım şunu söyler kısaca: Doğduğun ev kaderindir ve doğup elinde büyüdüğün insanlar da kader motifinin ana hatlarını belirleyecen unsurlardır. Bir dantel gibi, bir nakış gibi ilmek ilmek, nakış nakış işlenip, ortaya çıkan “kader motifiniz”, artık hayatımız boyunca içinde yaşayacağınız bir evren gibidir. Bu evrende iyi ya da kötü olaylar motifimize göre şekil alır. Kötüye giden bir motifimiz varsa ve bundan kurtulmak istenirse psikolojik destekle bu mümkün olabilir. Ama bazen de öyle rastlansılar anlar vardır ki, o anları doğru değerlendirebilirsek kader motifimizi değiştirebilir ya da aynı motif ekseninde daha iyi yaşamanın yollarını keşfedebiliriz. Eğreti bir evliliğin içine doğmuş Elvan. Bu eğretiliği, Elvan’ın anne babasının, o küçük yaştayken boşanmalarından yorumluyoruz. Ne annesinin ne de babasının yeni yaşantısında kendine yer bulamayıp, eğreti kalan Elvan’ı anneannesi büyütür. Hangi insan anne ve babasının yanında değilse, kendisini gerçek yuvasında hissedebilir ki! Elvan bundan hiç bahsetmiyor ama anneannesinin yanında büyümesi de onun eğreti başlayan kader motifinin bir ona eğreti bir armağanı. Eğreti bir evlilikten doğan Elvan’ın eğreti yaşamanının ilk ilmeği işte daha doğmadan atılmıştır. Doğduğu eğreti yuvasında yaşayamasına izin verilmeyen, sonradan gönderildiği evde de hayal ettiği bir yuva bulamayan Elvan, belki de bu eğretilikten kaçmak için, başka bir eğretiliğin içine atar kendini. Yurt dışına çıkar ve uzun yıllar orada yaşar. Orada mutluymuş gibi hissetse de aslında eğretiliğin, vatandan uzak diyarlarda bile yakasını bırakmadığını satır aralarında okuruz. Yıllar sonra bir sebeple ülkesine dönen Elvan, daha havaalanın da kendisini huzursuz ve eğreti hissetmeye başlar. Eğretiliğin onun kader motifi olduğunu bilmeksizin, doğduğu topraklarda yeni bir maceraya atılır. Elvan kalmak için kendisine küçük, eşyalı bir ev kiralamıştır daha gelmeden. Uçaktan indiği andan bu eve girdiği ana kadar, vatanına ne kadar eğreti olduğunu hisseder durur. Ancak zaman zaman bu hislerinin de eğreti olduğunu yine satır aralarında okuruz. Nihayet eve adımını atar Elvan. Bu ev vefat etmiş yaşlı bir kadın olan Adile Hanım’ın evidir. O öldükten sonra hiçbir eşyaya dokunulmamış sanki bir gün ev sahibesi geri gelecekmiş gibi durmaktadır. Elbette bu ev de Elvan için eğretidir o bunu farketmese de. Başka birinin eşyalarının, giysilerinin, terliklerinin, kitaplarının olduğu ve başkasına ait olup sizin olmayan şeyleri kullandığınızda eğreti olduğunuzu farketmeseniz de siz bu hikayenin bal gibi eğretisi olursunuz. Elvan bunun farkında değil elbet. Ne de olsa onu buraya kader motifi getirdi. Bu evin Elvan için başka bir eğretiliği daha vardır. Her ne kadar evin kullanım hakkı kendisinde olsa da, evin odalarından birinin kilitli olması ve o odaya girmeye bile izninin olmaması, kendisinin yönettiği bir hayatın içindeymiş gibi görünen Elvan’ın başına gelen başka bir eğretilik kanıtıdır. Elvan bu evi bilerek seçmemiştir hiç süphesiz. Onu buraya kader motifi sürükledi demiştik. Aynı kader motivi Elvan’la Altan’ı da karşılaştırmıştır. Altan, Adile Hanım’ın oğludur ve Elvan bu evi Altan’dan kiralamıştır. Altan’la Elvan’ı tanıştırıp, aralarında bir takım kıvılvımlar çıkaranın kim olduğunu söylememe gerek yok sanırım artık. Altan mesleğinde oldukça başarılı bir mimardır. Altan’da eğreti bir evlilikten doğan bir bireydir. Annesi Altan’ı çok sevse de, babasının bir takım zorbalıkları yüzünden ne çocuğuna sevgsisini gösterebilmiş ne de ona kol kanat gerebilmiştir. Altan büyüyüp ayakları üzerinde durmayı başardığında, ailesini terketmiş, kendini kurtarmış ama yüreği de taş kesilmiştir. Öldüğünde annesiyle küs olan Altan, ölümünden sonra bu eve pek gelip gitmemektedir. Ülkesinde yeni bir başlangıca yelken açan Elvan aynı zaman da yurt dışında çok ünlü olan bir yazarın son kitabını, kendi ülkesinin diline çevirmektedir. Bu sayede çok ünlü olan bu yazarla ülkesindeki okurlar da tanışabilecektir. İlk kez tattığı bu deneyimden ötürü oldukça heyecanlıdır Elvan. Çevirisini yaptığı bu kitabın ilginç hikayesinin, aslında şu anda kendi yaşadıklarıyla iç içe olduğunun farkında değildir. Elvan’nın kaldığı bu apartmanda kapıcı Kazım ile karısı Mercan da yaşamaktadır. Kazım, Elvan’nın getir götür işlerini, Mersan ise evinin temizliği ile yemeklerini üstlenirler. Kısa süre içinde Elvan, Kazım ve Mercan üçlüsünün ilişkisi de gittikçe değişir, pekişir ve güçlenir. Pek de uslu durmayan kader motifimiz, rahat durur mu? Bir gün Elvan’ın içine bir kurt düşer ve kilitli kapının ardındaki sırrı merak eder. Neden bir evin içinde girilmesi yasak ve kilitli bir oda olur ki? Evi bir yuva olmaktan çıkaran bu eğreti kapı ve ardındaki sırlar odasını çok merak eder Elvan ve bir gün kapıyı aralayıverir. Bu andan itibaren tek eğretini Elvan olmadığını öğrenmeye başlarız. Odadaki sırların ardında düşen Elvan, Adile Hanım’ın, Altan’ın hatta Kazım ile Mercan’nın da eğreti hayatlarına tanıklık etmeye başlar. Bir süre sonra bu eğreti hayatlara yardım etmye karar verir. Ancak başlarda oldukça keyifli ilerleyen bu macera, sonunda işin içinden çıkılmaz bir hal almaya ve kahramanlarını başka bir eğreltiğe sürükleyen bir durum olmaya başlar. Sırlar odasının arkasındaki sırlar ne? Elvan öğrendiği sırlardan sonra nasıl bir macera atılıyor? Sonrasında Elvan’ı bir çıkmaza sürükleyen bu işin içinen nasıl kurtulacak üstesinden nasıl gelecek? Tüm bu soruların cevabı ve daha fazlası kitabın içinde saklı. Kendisiyle tanışma fırsatı bulduğum Türkan Dalgıç, kitabının tanıtımını yaptığı andan itibaren, kalemini merak ettirmeyi başarmıştı nezdimde. Ancak yeni yazarlara ve yeni nesil kitaplara kendimi kapatmış olduğumdan (bunun için geçerli sebeplerim var), okumakta oldukça endişeliydim. Yazarın beni bu anlamda sıkı bir şekilde ters köşeye yatırdığını söylemeliyim. Elvan’nın br havaalanında, bavulunu almak için bandın önünde beklerken ki gözlemleriyle başlayan kitap, daha ilk satırlarda okuyucusunu içine çekmeyi başarıyor. Yalın ve akıcı bir dil ile yazılmış olan hikaye olay örgüsü bakımından da sade bir işleyişe sahip. Ancak bu sadeliklere rağmen yazar, merak unsurunu ve dili güzel kullanarak, okuyucu diri tutmayı başarıyor. Çok klasik gibi görünen kahramanlardan herbirinin hikayelerini okurken, “eee bu sıradanlığı nasıl bir bağ ile ilginçleştirecek” diye düşündürürken, çaktırmadan o basitliği içinde okuyucu alıp götürüyor. Bu da aslında eseri basitlikten çıkarıyor. Basitliğin bile eğreti olduğu bir kitap.:)) Başkahraman Elvan’nın çevirisini yaptığı ve bu çevirilerden alıntılar yaptığı hikaye de yine kendi içerisinde bir merak unsuru barındırıp, Eğreti kadar başarılı olay örgüsü ve dile sahip. Bu da yine kitabın üzerine pek de yakışmayan eğreti sadelikten kurtarıyor kitabı. Kitap içerisindeki tüm karakterlere ustaca roller verip, her bir karakter rolünü layıkıyla oynamakta. Eğreti bir kitap içinde, hikayeleri ile eğreti olan bu karakterler, kitabın teması göz önünde bulundurulduğunda hiç de eğreti durmuyorlar. Kitabın başkahramanı Elvan iken, Kazım ile Mercan’nın hayatlarının kitabın merkezine yerleşmesi ama başrolden rol çalmadan yardımcı erkek ve kadıncı erkek rollerini başarıyla oynuyor olmaları da ayrıca beğendiğim yönlerinden biri. Tüm bu detaylar Türkan Dalgıç’ın işine ne kadar özenle sarıldığının ve yaptığı şeye ne kadar hakim olduğunun başarılı ve kanıtlayıcı birer göstergesi bence. Türkan Dalgıç bu kitabıyla edebyat dünyasına başarılı bir giriş yapmıştır. Belki okuyucu sayısı ve satış rakamlarıyla bunu kanıtlayamayabilir bunu zaman gösterecek ancak okuyan herkesin beğeneceğinden kuşku duymuyorum. Bu da bir eserdeki en büyük başarı kriteridir. Elbette kitabın içerisinde bazı eksiklikler var. Örneğin, kilitli kapının ardına duyduğu merak çok hızlı birden bire gelişiyor Elvan’ın. Anne ve babası ile arasındaki sorunların değişimi de yine çok hızlı ve tatmin etmeden ele alınıyor. Ayrıca sırlar odası başta çok gizemli bir hava içinde bahsedilirken, bu gizemden hiç bahsedilmediği gibi oda ve sonrasında oda da olanlar çok yüzeysel geçiştiriliyor. Belki başka eksiklikler ya da detaylar daha bulunabilir deşilirse. Ancak ne olursa olsun yadsınamayacak bir şey var ki, ilk kitap için Türkan Dalgıç edebiyat ve kitap dünyasına BENDE VARIM ve BURADAYIM demiştir.
Eğreti
EğretiTürkan Dalgıç · Dağhan Külegeç Yayınları · 202124 okunma
··
272 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.