...
ve sevecek olursam dünyayı,
çıkarsız, öfkeli, şehvetli bir sevgiyle
seviyorum, tıpkı vaktiyle
şaşkın yeniyetmeliğimde,
burjuva hastalığı burjuva benliğimi
sardığında ondan nefret ettiğim gibi:
ve şimdi -seninle- bölünen dünya,
iktidarı elinde tutan bölümün kininin,
neredeyse gizemli nefretinin hedefi değil mi?
Senin tutarlığınla olmasa bile dayanıyorum yine de,
seçim yapmıyorum çünkü. Savaş ertesinin yıkımında,
bir şey istemeden yaşıyorum: loş utancında
bilincimin -tepeden bakan, umarsız bayağılığından
tiksindiğim- bu dünyayı
severek...