Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Beynin yemek üzere davranışları
Yemek yakıttır. Bedeniniz enerjiye ihtiyaç duyduğunda yersiniz. Duymadığında yemezsiniz. Düşündüğünüzde bu kadar basit olmalıdır ama sorun tam da budur: Biz çok akıllı insanlar bunu düşünebiliriz ve düşünürüz, bu da her türden soruna ve nevroza neden olur. Beynimizin yeme ve iştah konusundaki kontrolü çoğu insanı şaşırtabilir. Bunun tamamen mide ya da bağırsaklar tarafından, belki de sindirilmiş gıdaların işlendiği veya da stoklandığı karaciğer ya da yağ rezervlerinden her birinin katılımıyla kontrol edildiğini düşünürsünüz. Gerçekten de bunlar kendilerine ait rolleri oynar ama sandığınız kadar belirleyici değildirler. Mideyi ele alalım: Çoğu insan yeterince yediğinde ‘‘doydum’’ der. Tüketilen besinin bedende vardığı ilk ana bölüm burasıdır. Siz doldurdukça mide genişler ve midedeki sinirler beyne iştahı bastırması ve yemeyi durdurması için sinyal gönderir, tamamen mantıklı bir durum. Yemek yerine içtiğiniz kilo verdirici milkshake’lerin çalışma mantığı da budur. Milkshake mideyi hızla doldurup genişleten yoğun maddeler içerir ve siz onu kekler ve turtalarla doldurmadan beyne ‘‘doldum’’ mesajı göndermesini sağlar. Ancak bunlar kısa vadeli çözümlerdir. Çoğu insan bunları içmesinin üstünden yirmi dakika geçmeden açlık hissettiğini söyler, bu da büyük oranda midenin genişleme sinyallerinin yeme ve iştah kontrolünün sadece ufak bir bölümünü oluşturmasındandır. Bunlar beynin daha karmaşık unsurlarına doğru çıkan uzun bir merdivenin en alt basamağına benzer. Ve merdiven arada sırada zikzaklar çizer, hatta daha yukarılarda kendi üzerinde turlar atar. İştahımızı etkileyen sadece mide sinirleri değildir, bu konuda rol sahibi hormonlar da vardır. Yağ hücreleri tarafından salgılanan leptin, iştahı azaltan bir hormondur. Grelin ise mide tarafından salgılanır ve iştahı arttırır. Eğer fazla yağ stokunuz varsa daha fazla iştah bastırıcı hormon salgılarsınız; eğer mideniz düzenli bir boşluk fark ediyorsa iştahı artırmak için hormon salgılar. Basit değil mi? Ne yazık ki hayır. İhtiyaçlarına göre insanlar bu hormonlara yüksek seviyelerde sahip olabilir ama beyin hızla buna alışabilir ve bu durum uzun sürerse kararlı bir şekilde onları görmezden gelebilir. Beynin öne çıkan yeteneklerinden biri, ne kadar önemli olursa olsun aşırı şekilde öngörülebilir hale gelen her şeyi görmezden gelebilme becerisidir (askerlerin savaş alanlarında uyuyabilmelerinin nedeni de budur). Deneyimlerimizden öğrendiğimiz bağlantılar, konu yeme olunca son derece güçlüdür. Diyelim kek gibi bir şeyi çok seviyorsunuz. Yıllar boyunca herhangi bir sorun olmadan kek yemiş olabilirsiniz, sonra bir gün sizi hasta eden bir kek yersiniz. İçindeki malzemelerden biri bozulmuş olabilir, alerjik olduğunuz bir şey barındırabilir, ya da (işte can sıkıcı olan da budur) kek yemenizden hemen sonra başka bir şey sizi hasta etmiştir. Ama o andan itibaren beyin bağlantılar kurar ve keki kara listeye alır; bundan sonra kek görmek bile bulantı hissini tetikleyebilir. İğrenme bağlantısı özellikle güçlüdür, zehirli ya da hastalıklı şeyler yememizi engellemek üzere evrilmiştir ve üstesinden gelmesi zor olabilir. İğrendiğiniz o şeyi onlarca defa sorunsuz tüketmiş olsanız bile beyin bu kez hayır! Der. Bu konuda yapabileceğiniz pek bir şey de yoktur. Hasta olmak gibi biraz aşırı tepki dışında da durum aynıdır. Beyin yiyecekle ilgili neredeyse her konuda araya girer. İlk lokmanın gözle alındığını duymuşsunuzdur. Beynimizin çoğu, neredeyse yüzde 65’i tat alma duygusundan daha çok görmeyle ilgilidir. Bağlantıların doğası ve fonksiyonu çok çeşitli olsa da bu durum görmenin insan beyni için en önde gelen duyusal bilgi kaynağı olduğunu gösterir. Bunun tersine, tat alma duyusu aşırı derecede zayıftır. Burun tıkaçları takılıyken gözleri bağlanan ortalama bir insan patatesi elmayla karıştırabilir. Şüphesiz, algıladığımız şeyler konusunda gözün dilden çok daha büyük etkisi vardır, bu yüzden yiyeceğin nasıl göründüğü ondan alacağımız zevki büyük oranda etkiler, süslü lokantaların sunum için harcadıkları çaba da buradan gelir.
Kategori: ÇıkarımlarımKitabı okuyor
·
32 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.