Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

"Tıpkı insanlar gibi, gökyüzünün de bir hayatı vardır. Onun da dönüm noktaları, geçişleri, dertleri vardır. O da bir hikâye anlatır bize. Ama biz ona kulak vermek yerine duymak istediğimizi duyarız. Sonra da sıkıcı deriz, öfkeli deriz ona..." "Ne hikâyesiymiş o?" diye sordu Atiye. "Ben her gece yeniden şans veririm gökyüzüne," dedi ağabeyi, "Bana yeni bir hikâye anlatması için ... Buraya böyle uzanır, gözlerimi dört açıp beklerim, bakalım bugün bana neler gösterecek diye. Ben ona duyduğum sevgiyi böyle gösteririm, o da her gün mutlaka karşılık verir sevgime. Bazen kayan bir yıldızla, bazen nefes kesici bir şimşekle... Hep cevap verir ama, yeter ki dinlemeyi bil!" "Hiç böyle düşünmemiştim..." diyebildi Atiye. "En çok da yıldızları severim," diye heyecanlı bir şekilde konuşmaya devam etti ağabeyi. "Ayrı bir hukukumuz vardır onlarla. Gün bitip de buluşma vakti geldiğinde, ben işlemi bitirmek için sabırsızlanırım. Onlar da birer birer yerlerini alırlar gökyüzünde. Kimisi nazlıdır ama, ağırdan alır. Önce selamlarız birbirimizi; onlar bana göz kırpar ben de onlara. Ben o gün başımdan geçenleri anladım, onlar da başka âlemlerin hikâyelerini anlatırlar." Abisini hayranlıkla karışık bir huzur duygusu eşliğinde dinleyen Atiye, ara vermesini fırsat bilerek, "En çok hangisiyle konuşmayı seviyorsun?" diye sordu. Gökyüzündeki en parlak yıldızı işaret eden ağabeyi, "İşte şu!" dedi, "En çok onunla sohbet ederiz..." Atiye başını kaldırıp ağabeyinin gösterdiği yere baktı. "Tahmin etmeliydim," dedi gülerek, "Onca yıldız arasında gidip yerinden hiç kıpırdamayan tek yıldızı bulmuşsun!" Atiye'nin kendisiyle bu şekilde uğraşmasını olgunlukla karşılayan abisi, "Biliyor musun," dedi, "Eski Tinkler Kutup yıldızı'nın gökte sabit durduğuna, diğer gök cisimlerinin onun etrafında döndüğüne inanırmış." "Hadi ya?" dedi Atiye gülerek, "Çok iyiymiş!" "Bu kadar da değil," dedi Mesnet, "Kutup yıldızı, gökyüzü ülkeleriyle yeryüzü ülkelerini birleştiren kutsal bir kapıymış. Gökle yeri, ruh âlemiyle maddi dünyayı ve hatta insanla Tanrı'yı birbirinden ayıran sınırmış. Tanrı'yla temas kuran kamlar Kutupyıldızı'ndan öteye geçemezlermiş. Ruhlar da bu kapıdan aşağıya inemezlermiş." "Bütün bunları nereden biliyorsun?" diye sordu Atiye. "Bir kitapta okumuştum," dedi Mehmet, "ama asıl Kutup yıldızı hakkında sevdiğim başka bir hikâye var. Onu dinlemek ister misin?" "Çok isterim," dedi Atiye, abisinin gözlerinin içine ışıl ışıl parlayan gözlerle bakarak, "Seninle sohbet etmeyi gerçekten çok özlemişim!" "Dinle o zaman," dedi Mehmet, "Derler kl günlerden bir ^in Kutupyıldızı Ay'a âşık olmuş. Ne var ki Ay'ın gözü Güneş'ten başkasını görmüyormuş. Kutupyıldızı ne kadar hızlı koşarsa koşsun bir türlü yetişemezmiş Ay'a. Ay'ın ilgisini bir türlü çekemediğinden, ağlayıp dövündükçe parlarmış gökyüzünde." "Bayıldım bu hikâyeye!" dedi Atiye, "Bana birini hatırlattı..." "Kimi?" "Boşver" "Aşk böyledir işte" dedi abisi. "Ne kaçanı biter ne de kovalayanı."
··
401 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.