Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Bellek sistemimiz ne kadar güvenilebilirdir
Aslında beynin bellek sistemlerinin yetersiz olduğu birçok konu var ama nihayetinde gelecekte kullanmak için kafanızda depolanan güvenilir, doğru bilgiye ulaşabilirsiniz. Bu doğru olsa harika olurdu, değil mi? Ne yazık ki “güvenilir” ve “doğru” sözcükleri beynin işleri için nadiren kullanılabilir, özellikle de bellek söz konusuysa. Beyin tarafından ulaşılan hatıralar bazen bir kedi tarafından kusulan kıl yumağına benzer, çok sayıda endişe verici içsel olayın ürünüdürler. Hatıralarımız, kitaplardaki sayfalar gibi bilginin ya da olayların statik birer kaydı olmaktan ziyade, beynin ihtiyaç olarak yorumladığı şeylere uymak üzere devamlı olarak değiştirilir ve düzenlenirler (bunlar ne kadar yanlış olsa da). Şaşırtıcı şekilde bellek epey şekillendirilebilir ve sayısız yolla değiştirilebilir, bastırılabilir ya da yanlış adlandırılabilir. Bu bellek yanlılığı olarak bilinir. Ve bellek yanlılığı çoğu zaman ego tarafından güdülenir. Kimi insanların devasa egolara sahip olduğu açık. Bunlar, sıradan insanları onları öldürtmek için nice incelikli yolun hayalini kurmaya esinlendirdikleri için bile olsa hatırlanmaya değer insanlar. Çoğu insanın korkunç egoları olmasa da bir egosu var, bu da hatırladıkları şeylerin doğasını ve detaylarını etkiler. Neden? Şu âna kadar bu kitap “beyin”den kendi kendine yeten bağımsız bir varlıkmış gibi söz etti, bu yaklaşım beyin hakkındaki çoğu kitap ya da makalede de kullanılır ve mantıksaldır. Eğer bir şeyin bilimsel analizini yapmak istiyorsanız, mümkün olduğunca nesnel ve akılcı olmak ve beyne de herhangi bir organ gibi davranmak gerekir, örneğin kalp ya da karaciğer gibi. Ama öyle değil. Beyin sizsiniz. Ve burada konunun malzemesi felsefi alanlara taşar. Bizler birey olarak kıvılcımlar ateşleyen nöronlar yığınının bir ürününden mi ibaretiz, yoksa parçalarımızın toplamından daha fazlası mıyız? Zihin gerçekten de beyinden mi kaynaklanır yoksa gerçekte onunla içsel olarak ilişkili ama tam olarak “aynı” olmayan bağımsız bir varlığa mı sahiptir? Bunun özgür irade ve daha yüksek hedefler uğruna mücadele etme yeteneğimiz için anlamı nedir? Bilincimizin beyinde olduğunun keşfedilmesinden bu yana düşünürlerin uğraştığı sorulardır bunlar. (Şimdi bize aleni gelse de yüzyıllar boyunca zihnin kalpte olduğunda ve beynin kanı soğutmak ya da süzmek gibi daha günlük fonksiyonları olduğuna inanılıyordu. Bu zamanların yankıları dilde hâlâ mevcuttur, “Yüreğinin sesini dinle” sözündeki gibi.) Bu başka bir tartışmanın konusu ama bilimsel anlayış ve kanıtlar, kendilik duygumuzun ve ona eşlik eden her şeyin “bellek, dil, duygu, algı vb.) beynimizdeki süreçler tarafından desteklendiğini güçlü bir şekilde dile getiriyor. Olduğunuz her şeyin beyninizin bir özelliğidir ve beyninizin yaptıklarının çoğu sizi iyi göstermeye ve elden geldiğince kendinizi iyi hissetmenize adanmıştır, popüler bir şöhretin altüst olmaması için herhangi bir eleştiri ya da ters bir söz duymasını engellemeye çalışan aşırı saygılı bir uşak gibi. Ve bunu başarmasının yollarından biri de kendiniz hakkında daha iyi duygulara sahip olmanız için belleğinizi değiştirmektir. Doğaları gereği egoist olmayan sayısız bellek yanlılığı ya da hatası vardır. Ancak bunların şaşırtıcı sayıdaki örneği de çoğunlukla egoist gibidir, özellikle de bizi daha iyi gösterecek şekilde olayları sunmak amacıyla hatıralarımızın beyin tarafından değiştirildiği ya da dönüştürüldüğü benmerkezcilik adı verilen hatadır. Örneğin grupça bir karar alındığında insanlar nihai kararda gerçekte olduğundan daha fazla etki sahibi ve belirleyici olduklarını hatırlama eğiliminde olurlar. En önemlisi: Belleğimizin olaylar hakkındaki versiyonunun doğru ve adil olduğuna gerçekten inanırız. Kendimizin daha iyi bir portresini vermek için yapılan değişiklikler ve düzeltmeler genelde tamamen bilinçdışıdır. Egoya atfedilebilecek başka bellek yanlılıkları da vardır. Örneğin sayısız seçenek arasından birini seçmeniz gerektiğinde, aslında öyle olmasa da seçtiğinizin en iyisi olduğunu hatırlamanızı sağlayan tercih destekleyici yanlılık. Her seçenek değer ve potansiyel sonuç arasından pratikte denk olabilseler de beyin belleğinizi değiştirerek kabul edilmeyenlerin önemini azaltır ve seçiminizin önemini artırır, böylece tamamen rastgele bir seçim yapsanız da bilgece seçtiğinizi hissetmenizi sağlar. Kendini yaratma etkisi bir diğeridir, kendi söylediğiniz şeyleri başka insanların söylediklerinden daha iyi hatırlarsınız. Bir başkasının ne kadar doğru ya da güvenilir olduğundan asla emin olamazsınız ama bir şey dediğinizde kendinizin doğru ve güvenilir olduğuna inanırsınız, çünkü kendi belleğinizi görüyorsunuzdur, bu da yine doğru ve güvenilir olduğunuz anlamına gelir. Daha da tehlikeli olan ırk yanlılığıdır, bunda insanlar kendilerinden başka ırklardan insanları hatırlama ve tanımlamada zorlanır. Ego pek de incelikli ve düşünceli değildir ve bunu sizinkine benzer ya da aynı ırksal geçmişten gelen insanlara, gelmeyenlere göre öncelik vererek ya da bunu vurgulayarak kabaca ifade edebilir, zira sizinki “en iyi” olandır. Hiç de böyle düşünmeyebilirsiniz ama bilinçdışınız o kadar da sofistike değildir. “Şimdi söylemesi kolay” ifadesini bilirsiniz, gerçekleşmiş bir olayı önceden bildiğini iddia eden birisine verilebilecek yanıtlar arasındadır. Genelde kişinin abarttığı ya da yalan söylediği varsayılır, zira bu önbilgiyi gerçekte faydalı olabileceği zaman kullanmamıştır. Örneğin: “Madem Barry’nin içkili olduğundan o kadar emindin, neden seni havaalanına otomobille götürmesine izin verdin?” Kimilerinin daha zeki ve bilgili görünmek için farkındalıklarını bu şekilde abarttıklarına şüphe olmasa da aslında bellekte geçmişe bakış yanlılığı diye bir şeyde vardır, bu nedenle geçmiş olayları o vakitlerde öngörememiş olsak da samimi şekilde öngörülebilir olduklarını hatırlarız. Yeniden söyleyelim, bu kendini yüceltmeye yarayan bir uydurma değildir, belleğimiz gerçekten de genelde bu yaklaşımı destekler gibi görünür. Beyin egoyu güçlendirmek için belleği değiştirir, kendimizi daha bilgili ve kontrol sahibi hissetmemizi sağlar. Ya duygu yanlılığına ne dersiniz? Olumsuz olaylar içeren duygusal hatıralar olumlu olanlardan daha hızlı solar. Hatıraların kendileri bozulmadan kalsa bile bunların duygusal bileşenleri zaman içinde solabilir ve genelde öyle görünüyor ki nahoş duyguların solma hızı daha fazladır. Açıkçası beyin başınıza güzel şeyler gelmesini sever ama o “alternatif” şeyler üstünde pek durmaz. Bunlar, egonun gerçeklerinin üstüne çıkmasının örnekleri olarak görülebilecek yanlılıklardan bazıları. Beyniniz bunları her zaman yapar. Ama neden? Olayların doğru hatırlanması, kendine hizmet eden çarpıtmalardan çok daha faydalı olmaz mıydı? Evet ve hayır, Sadece bazı yanlı olma durumlarının egoyla böyle apaçık bağlantısı vardır, diğerlerinde durum tam tersidir. Kimi insanlar bazı konularda “devamlılık” gösterir, böyle durumlarda travmatik bir olayın hatırası, birey onlar hakkında düşünme arzusunu pek taşımasa da geri gelmeye devam eder. Bu yaygın bir durumdur ve özellikle zararlı ya da rahatsızlık verici bir şey olmak zorunda da değildir. Yolda yürürken, aklınızda belli bir şey yokken beyniniz aniden şöyle der: “Okul partisinde o kıza çıkma teklifi etmiştin ve o herkesin önünde sana gülmüştü, sonra kaçıp uzaklaşırken masaya çarpıp pastaların üstünde düşmüştün, hatırladın mı?” Durup dururken yirmi yıllık bir hatıra nedeniyle utanç ve sıkıntıyla dolarsınız. Çocukluk amnezisi ya da bağlam bağımlılığı gibi diğer yanlılıklar bellek sistemimizin çalışma tarzından kaynaklanan sınırlara ya da doğruluktan sapmalara işaret eder, ego temelli bir şeylere değil. Şunu hatırlamak da önemlidir ki, bu bellek yanlılıklarının neden olduğu değişiklikler (genelde) büyük değildir ve gayet sınırlıdırlar. Bir iş görüşmesinde aslında olduğunuzdan daha başarılı olduğunuzu hatırlayabilirsiniz ama işi alamadıysanız bunu hatırlamazsınız. Beynin ego yanlılığı farklı gerçeklikler yaratacak kadar güçlü değildir, sadece olayların hatırlanmasını değiştirir ve düzenler, yenilerini yaratmaz. Ama bütün bunları neden yapsın ki? Birincisi, insanlar çok sayıda karar almak zorundadır ve bunları alırken belli bir derecede özgüven duyuyorlarsa işler çok daha kolay hale gelir. Beyin, içinde hareket edebilmek için dünyanın nasıl çalıştığına dair bir model oluşturur ve bu modelin doğruluğuna güveni olması gerekir. Yapmak zorunda olduğunuz her tercih için her olası sonucu tartmak zorunda olsaydınız, bu aşırı zamanınızı alırdı. Kendinize ve doğru tercih yapma becerinize güveniyorsanız bundan kaçınabilirsiniz. İkincisi, tüm hatıralarımız kişisel, öznel bir bakış açısından oluşturulur. Yargıda bulunurken sahip olduğumuz yegâne perspektif ve yorum kendimize ait olandır, sonuç olarak da bu, belleğimizin “haklı” olduğumuz zamanlara olmadığımız zamanlardan daha fazla öncelik vermesine neden olabilir hem de öyle bir noktaya varır ki, yargımız çok da doğru olmadığında bile belleğimiz tarafından korunur ve güçlendirilir. Bunlara ek olarak, özsaygı ve başarı duygusu insanlar için normal işleyişin içsel parçası gibi durur. İnsanlar özsaygılarını yitirdiğinde (örneğin klinik depresyon yaşıyorlarsa) bu tam anlamıyla elden ayaktan düşürücü olabilir. Ama normal çalışırken bile beyin olumsuz sonuçlar konusunda endişe etme ve bunlar üstünde durma eğilimi taşır; bir iş görüşmesi gibi önemli bir olaydan sonra ne olmuş olabileceği üstüne düşünmeden duramamamız gibi, düşündükleriniz hiç yaşanmamış olsa bile. Bu sürece karşıolgusal düşünme adı verilir. Değiştirilmiş bellek sayesinde yapay olarak üretilse bile bir nebze özgüven ve ego normal işleyiş için önemlidir. Kimileri ego yüzünden belleğin güvenilmez olması fikrini endişe verici bulabilir. Ve eğer bu herkes için geçerliyse kimin söylediğine inanabilirsiniz? Belki de herkes bilinçdışı olarak kendini yüceltip olayları yanlış hatırlıyordur. Şansımıza panik yapmaya gerek yok, çoğu şey hâlâ düzgün ve verimli şekilde çalışmaya devam ediyor; o halde ego yanlılığı varsa da bütüne bakıldığında görece zararsız gibi. Yine de birisinin kendisini abartan iddialarını duyduğunuzda bir nebze şüphecilik taşımak bilgece olur. Örneğin bu bölümde bellek ve egonun ilişkili olduğunu açıklayarak sizi etkilemeye çalıştım. Ama ya kendi kavrayışımı destekleyen iddiaları hatırlarken gerisini unuttuysam? İnsanların söyledikleri şeyleri diğer insanların söylediklerinden, ego nedeniyle, daha iyi hatırladıklarından söz ettim. Ama buna alternatif bir açıklama da kendi söylediğiniz şeylerin beyninizi çok daha fazla işin içine katmış olduğudur. Söyleyeceğiniz şeyi düşünmeniz, işlemeniz, bunu dile getirmek için gereken fiziksel hareketleri yapmanız, bunu işitmeniz, tepkileri değerlendirmeniz gerekir, bu yüzden elbette daha fazla hatırlarsınız. Tercihimizin “en iyisi” olduğunu hatırladığımız tercih destekleyici yanlılık: Egonun bir örneği mi, yoksa beynin bizi gündeme gelmeyen ya da gelemeyen olasılıklardan koruma yolu mudur? Bu, insanların sık sık tekrar ettiği bir şeydir, başka olasılıkları düşünmek çok enerji alır ve buna değecek bir karşılığı da olmaz. Ya insanların kendi ırklarından olmayan birisinin özelliklerini hatırlamada zorlandıkları ırklar arası etki? Egoist tercihin karanlık tarafı mı, yoksa kendi ırkınızdan insanlar arasında ayrım yapmada çok daha fazla pratik sahibi mi? Yukarıda sayılan yanlılıkların hepsi için egodan başka alternatif açıklamalar da var. O halde bütün bu bölüm benim köpüren egomun sonucu mudur? Pek de öyle değil. Benmerkezci yanlılığın gerçek bir olgu olduğu sonucunu destekleyen çok sayıda araştırma var, örneğin insanların yıllar önceki eylemlerini eleştirirken yakın zamandakiler için olduğundan daha istekli ve yetenekli olduğunu gösterenler gibi. Bunun nedeni de muhtemelen yakın zamandaki eylemlerin şimdi oldukları kişinin daha yakın bir portresi olması ve bunun da özeleştiri anlamına gelmesi nedeniyle bastırılması ya da görmezden gelinmesi. Hatta insanlar durumlarında herhangi bir fark olmasa bile “eski” kendilerini eleştirirken “şimdiki” kendilerini övme eğilimi gösterirler (Gençken otomobil kullanmayı öğrenmedim, çünkü çok tembeldim ama şimdi öğrenmememin nedeni çok meşgul olmam). Eski kendinin bu eleştirisi benmerkezci bellek yanlılığıyla çelişkili gibi görünse de şimdiki kendinin ne kadar geliştiğini ve olgunlaştığını, dolayısıyla da bundan gurur duyulması gerektiğini vurgulama görevi görür. Beyin, gerekçesi ne olursa olsun, düzenli olarak hatıraları pohpohlayıcı şekilde gözden geçirir, bu gözden geçirme ve düzenlemeler kendini destekleyicidir. Eğer bir olayı ondaki rolümüzü hafifçe vurgulayacak şekilde hatırlar ya da tarif edersek (balık avı gezisinde en büyük balığı biz yakaladık, üçüncüyü değil), var olan hatıra bu yeni değişikliği yansıtacak şekilde güncellenir (Değişiklik muhtemelen yeni bir olaydır ama var olan hatıraya sıkıca bağlı olduğundan beyin bunları bir şekilde bağdaştırmak zorundadır). Bu, hatıranın sonraki akla getirilişinde de tekrar eder. Bir sonrakinde ve bir sonrakinde de. Siz bilmeden ya da farkına varmadan olan bir şeydir. Beyin o kadar karmaşıktır ki, aynı anda gerçekleşen aynı olgu için geçerli olan çok sayıda farklı açıklama vardır. Bunun iyi tarafı, burada yazılanları pek anlamamış bile olsanız muhtemelen anladığınızı hatırlayacaksınız, böylece ne olursa olsun sonuç aynı olacak. Güzel iş.
Kategori: ÇıkarımlarımKitabı okuyor
·
280 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.