Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Bölüm; Bir Küçük Teklif (s;50/51/52/53/54)
Müslüman olarak içinde yaşadığımız rejim belimizi ikiye büküyor. Yarım asırdan fazla bir zamandır sırtımızda çirkin bir kambur taşıyoruz. Yükümüz ağır, sorumluluk duygumuz ise zayıf. Kamburun farkında olmayanlar milyonlarca. Yardımlaşma hissimiz güdükleşmiş. Afganistan’da, Suriye’de, Filipinler’de Müslümanlar mı katlediliyor, yoksa Mecusiler mi umurumuzda değil. Gafletin kuyusu içinde, ilmimizin, ehliyetimizin, memuriyetimizin vasfına bakmadan, üzerimize vazife olmayan mevzuların tartışmasına dalmışız. Maişet derdi ise baş meselemiz. Kurban Bayramında “borcumuz var, bize düşmez” diye kurban kesmedik. Acaba ne borcumuz vardı? Ekmek parası bulamıyorduk da ona mı borçlandık, yoksa yenilediğimiz koltuk takımına 50 bin, buzdolabına 20 bin, mukaddesat düşmanı programları izleten televizyona 20 bin, çamaşır makinesine 25 bin, toplam 215 bin liranın (bugün tabii ki milyonların) taksitlerini ödemekteyiz de borcumuz o mu? Yarım asırdır sırtımızda İslâm dışı bir düzenin kamburunu taşıyoruz. Düşmanlarımız ise bu kamburun üzerinde hora tepiyor. Efendiler kendimize gelelim! İşe evimizden başlayarak kendimize gelelim. İşte küçük formülümüz. Geniş bir İlmihal kitabı temin et, sindire sindire oku! Karını, bacını, çocuklarını karşına diz, her gece muntazaman oku ve anlat! Ailecek İslâm’ı öğren! Öğreniyor muyuz acaba diye kontrol et! Öğrenilenleri tatbik et, tatbik ettir! O zaman gör bakalım evinde televizyon barınabiliyor mu? Üzerine vazife olmayan İslâmî konularda cahilane tartışmalara girebiliyor musun? Dünyanın dört bir tarafında din kardeşlerin şehid olurken, sen tıka basa yemek yeyip, lanetli televizyonun karşısına kurulup geğirebiliyor musun? Efendiler! İlmihal okuyun. Evlerinizi Müslümanlığın öğrenildiği, konuşulduğu ve yaşandığı Müslümanhaneler haline getirin. Bu akşam evinize dönünce etrafınıza Müslüman gözüyle bir bakın, acaba İslâm’a aykırı neler var? Eşyalarınıza, eşinizin, çoluk çocuğunuzun kılığına kıyafetine, eline yüzüne, ağızlarından çıkana, oturup kalkmalarına bir nazar edin. Bakın düzeltilecek ne çok şey var. Ama ilkin öğrenmek gerek düzeltmek için. Okuma yazma öğrendiniz, Liseler, Üniversiteler bitirdiniz, kendinizi allâme bilirsiniz ama belki Müslümanca taharetlenmeden bile haberiniz yok. Kendinizi ve evinizi tepede tırnağa İslâm’a göre yeniden tertip etmediğiniz sürece, İslâm tek millettir, diye düşünmenin anlamı kalmaz. Tek bir milletiz, tek bir gövdeyiz de neden Afganistan’da, Filistin’de, Filipinler’de ciğerimizi deştikleri halde acısını duymuyoruz, hiç düşündünüz mü? Sözü kısa keselim. Sırtımızdaki kamburu silkelemek için, gövdemizin her bir yanında açılan yaraların, Filipinlerin, Afganistanların acısını duymak için, düşmanın bileğini kesmek için, çok şey değil, sadece bir ilmihal kitabı bulup okuyun, öğrenin ve evcek uygulayın diyoruz. Bunun adeta bir mucize olduğunu göreceksiniz. Kişi kimi ve neyi seviyorsa, gönlünün sultanı o. Büyükler bize ebedi olana gönül vermeyi öğütlediler. “Seni mezara koyunca dönüp gidenleri değil, orada da yanında kalacak olan iyi amelleri dost edinmeni, Nefsinin behimi arzularını yenmeye çalışıp Allah’ın azametinden korkarak, ona itaat ederek cenneti ummayı, Elindeki sermayeyi koruyup kasalarda sakladığın gibi, kıymetli kabul ettiğin bütün varlığını, “Sizin elinizde olan her şey tükenecek, ancak Allah katında olan bakidir” ayetiyle amel edip Allah’a emanet edip onun rızası uğrunda harcamayı, malı mansıbı değil takvayı seçmeyi, Haset hastalığını atıp Allah’ın taksimine razı olmayı, kimseye düşmanlık beslememeyi, Gerçek düşman olarak şeytanı bilip başka kimseye adavette bulunmamayı, Allahu Teala’nın, rızkına kefil olduğunu bilip, kendi isteklerine bakmayıp, Allah’ın sende olan hakkı ile meşgul olmayı, Senin gibi bir yaratık olan servete, ticaretine, sıhhatine güvenmeyip, yalnız Hazreti Allah’a tevekkül edip ona bağlanmayı, bunun da sana yeteceğini” söylediler. Gönlünü bu sayılanlara bakarak kime vereceğini anladın. Aşkını nasıl dile getireceğin ise yine bu sayılanların kendisiyle ortada. Bakıyoruz da gönlümüze, kırık. Sevgimiz kime neye belli değil, bölük pörçük. Yazdığımız aşk mektupları sefil. Arzuhalcilerin kapısında bekleşir gibi, şöhrete, servete, güvenceye, eşyaya, dünyaya götürecek vasıtaların şefaati için bekleşip durmaktayız. Ulvi ve süfli âlemdeki her şeyden var içimizde. Fakat akıl arınıyor. Onunla, hayır ve şerri birbirinden ayırmak üzere mükellef kılındık. Ve kalp marifet ve hakikatin aynası olmak yolunda. Vesvese veren şeytan rezil, kaçıyor. Sırtlan gibi tebelleş olan nefis yorulup bîtâb düşüyor.
Sayfa 50 - Beyan Yayınları (EPUB)Kitabı okudu
·
180 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.