Hamd, Allah'a mahsustur, (O'na hamdederim). O Allah ki Halik'tır her şeyi o takdîr eder. Bârî'dir, takdîrine uygun şekilde îcâd eder. Musavvir'dir, yarattığı şeyleri en güzel bir tertipte sûretlendirir. Azîz'dir saygılıdır. Herkes O'na muhtaçtır, fakat O'na erişmek zordur. Cebbâr'dır kahr u galebe sâhibidir, dilediğini dilediği gibi yapar ve yaptırır. Mütekebbir'dir, zâtına nisbetle her şey hakîr, ululuk üstünlük ancak Ona mahsustur. Mutlak sûrette âli'dir. Onu ululuk ve üstünlüğünden kimse indiremez. O, öyle bir kahr u galebe sâhibidir ki, bütün cebbârlar O'nun azameti karşısında zelîldir ve bütün mütekebbirler O'nun ululuğu karşısında miskindirler. O, Kahhâr'dır, dilediğini kahreder ve kimse onu önleyemez. O Ganî'dir, öyle bir zengin ve müstağnîdir ki, zât ve sıfâtında hiç bir şey ile alâkası yoktur. Mülkünde ortaklık kabul etmez. O öyle bir Kâdir'dir ki. O'nun celâl ve azameti mahlükatın gözlerini kamaştırdı. O'nun istivâ ve istîlâsı Arş-ı Azam'ı kahretti. Peygamberlerin bile dilleri O'nun vasfını ve methini yapabilmekten âciz kaldı. O'nu künhü ile anlamaktan onları bile âciz bıraktı da O'nun celâlinin künhünü anlamaktan melekler ve peygamberler acziyetlerini itiraf ettiler. O'nun kahr u ceberûtu kisraların belini kırdı. O'nun ululuk ve yüceliği kayserlerin elini kısalttı. Azamet, O'nun îzârı; kibriyâlık ise ridâsıdır. Kibir ve azamette O'nunla münâzaaya kalkışanı, ölüm hastalığı ile kahreder de çâresini bulamaz. O'nun şânı yüce, kadri yüksektir, noksanlıktan münezzehtir.
Salât u selâm, saçtığı ziyâ ile dünyanın her tarafını aydınlatan, nûr-ı mübînin kendisine indirilmiş bulunduğu Hz. Muhammed'e (Aleyhisselâm) ve Allahu Teâlâ'nın sevgili dostları ve seçtiği ashâbı üzerine olsun.
Sayfa 417Kitabı okudu
·
64 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.