Serinin ikinci okuduğum kitabımda tansiyon düşmedi. Bu çok güzel bir şey. Genelde ikinci kitapta bir irtifa kaybı başlar burada öyle olmadı. Ancak; kitabın gelişmesindeki detaylar sıkıcı, fazla, uzun, gereksiz…artık ne dersen de. Mevzunun nereye gittiği gün gibi ortadayken, bir yerde durup ama baya bi durup etraftaki manzarayı seyre daldık. Ardından yazar vites arttırdı ve yeniden bomba gibi final. Bu kitap için -seri bittiğinde değineceğim bir konu ama- iki bakış açısı geliştirmek mümkün. Çok sığ bakış açısı ve çok derin bakış açısı. Ben bir hali ile iki taraftan da izlemeye çalışıyorum. Aslında mevzu çok basit…ama bu basitlikte öyle ayrıntılar var ki düşünsel olarak sizi alıp bambaşka yerlere taşıyabilir. Örneğin, hayat veren su, mucizevi meyveler, iki dünya…bunlar çok ama çok ufak kısmı işin. Bir araya geldiklerinde iş değişiyor. Zaten, amaaaan bir rüya bir gerçek hayat hangisinin ne olduğu belli değil deyip hemen kitabı bir kenara koyabilirsiniz, diğer yandan…bir dakika bu anlatı kutsal metinlere atıf yapan varoluş mitlerini bağlayan alegorierle dolu deyip aşık da olabilirsiniz. Ben tüm tarafsızlığıma rağmen, aşka yakınım.

KırmızıTed Dekker · Martı Yayınları · 2011495 okunma

·

246 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.