Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

190 syf.
6/10 puan verdi
·
12 günde okudu
İncelemeyi bitirdikten sonra tekrar okuduğumda farkettim ki kitaptan çok Osho’nun kendisini eleştirmişim. O yüzden kitaptan da ayrıca bahsetmek istiyorum. Osho’nun okuduğum ikinci kitabı. Daha fazla da okumayı düşünmüyorum çünkü diğerlerini de incelediğimde hep benzer şeyler söylüyor. Açıkçası büyük hayal kırıklığı oldu. Hayal kırıklığı daha çok kitapta bahsettikleri ve kendi yaşantısındaki uyumsuzluktan dolayı oldu. Okudukça (kendisinin de anlattığı anılarını) kendi kendine çelişmelerini gördüm. Osho’yu felsefesi ve bakış açımı genişlettiği için okuyorum. Kitapta anlattığı felsefe ve önerilerin çoğuna katılmaktayım. Kitabı özetleyen bir cümle kuracak olursak (tabi alıntı değil kendi cümlelerim bunlar) “Özgürlük iki türlüdür. Neyden özgürleştiğin ve ne için özgürleştiğin arasında fark vardır. Birincisinde özgür olduktan sonra amaçsız olacağın için eskisinden daha kötü olabilirsin. Bunun için hapishanedeki mahkumları serbest bıraktıklarında geri dönmek istemelerini çünkü; yemek, kıyafet, kalacak yer gibi ihtiyaçların karşılandığını söylediklerinden bahsediyor. Bunun sebebi ikinci özgürlük tanımı ile bağıntılı. Bir şey için özgürleşmek. Yani özgürlüğünün bir amacı olması. Özgürlük bu durumda sorumluluğu da yanında getirmektedir. Yani özgürlüğünden sorumludur birey.” Aslında söylediği çoğu şey bunun etrafında şekillenmekte ve aynı şeyleri çok fazla uzatarak tekrar tekrar söylüyor. Ayrıca yaptığı sorun analizlerine sunduğu çözümlerin bazıları da doğru gelmedi. Örneğin ailenin çocuğun karakteri ve hayatındaki etkisini anlatıyor. Ailelerin kendi dinlerini çocuklarına öğrettiklerini ve aslında onları özgür bırakmaları ve kendilerinin bulması gerektiğini söylüyor. Buraya kadar katılıyorum fakat buna çözüm olarak toplumdan aile kavramının kaldırılması gerektiğini söylüyor. Onun yerine komün yaşamı yaşayalım, haydi gel komünüme katıl reklamı yaptığını farkettim. Konu nerden nereye geldi şoku içerisindeydim. Araştırınca da gördüm ki anlattıkları, öğretileri ile yaşayışı arasında da fark bulunmakta. Bu farkı kendisiyle ilgili anlattıklarının üslubunda da direkt anlattığında da görebiliriz. Örneğin alçakgönüllülüğü, bireyin EGO’sunu tamamen eritmesi gerektiğini söylüyor. Fakat kitapta anlattığı bir anısını incelersek kendisi hiç de öğretilerine göre yaşıyor görünmüyor. Üniversitede bir süre felsefe profesörlüğü yapıyor. Bir anlatışında da atıldığını başka bir anlatışında istifa ettiğini söyledi. O yüzden biraz kafam karıştı, farklı üniversitelerde de görev yapmış olabilir fakat söylemek istediğim kısım bu değil. Derslerin çoğuna girmiyor, girdiğinde müfredattakilerden farklı şeyler anlatıyor. Söyleyeceklerim ufak detaylar gibi gelebilir fakat çok şey anlatıyor özünde. En çok rahatsız eden ve beni soğutan kısmı ise; üniversite kampüsünde tek bir ağaç var ve altına park etmek yasak. Yasak olduğunu bildiği halde arabasını sürekli oraya park ediyor, hatta şoförüne park ettiriyor. Senin ne özelliğin var paşam diyesim geldi açıkçası. Park etmesinden çok kendinde bu hakkı görmesi bana hiç doğru gelmedi. Bu davranış kendini özel sanmaktır, diğerlerinden farklı olduğunu düşünmektir. Bir diğer ifadeyle egodur. Bu davranışı anlattıkları ile hiç uyumlu bir yaşantı değil. Üniversite rektörü derslere girmediği, müfredat dışında kendi düşüncelerini öğrettiği için en ufak bir şey dediğinde direkt istifa ediyor. Diplomalarını yakıyor. Neyin şovu bu kardeşim. Anlatış şeklinde ise sürekli rektör geldi benden geri dönmemi istedi, hiç olmazsa bir gün gel dedi gibi cümlelerle kendini övdüğünü de hissettim. Bu cümlelerle beraber üslubunda da hissediliyordu zaten. Başka bir örnek verirsem hep park ettiği ağaç o üniversiteden ayrılınca kurumuş da, rektör bunu söylediğinde “belki ağaç bana aşıktır.” diye karşılık veriyor. Açıkçası bana komik geldi. EGO’dan kurtulmamızı öğreten biri için çok tutarsız davranışlar. Çocukluğunu anlatırken çocukken babasına nasıl doğrusunu anlattığını anlatıyor fakat çocukken kurduğunu söylediği cümleler o yaşta çocuğun kuracağı cümleler değil kesinlikle. Tamam en bilgili, en özel sensin tamam ya diyesi geliyor insanın. Ayrıca öğretilerinin çoğuna katılıyorum fakat kitabın özeti cümle: “Sen kafana koyduğun her şeyi başarabilirsin, çünkü senin inanılmaz bir gücün var, sevkin de var.” olurdu. Örneğin insanlar gün içerisinde anı yaşamadığı, sürekli kaygı ve düşünce içerisinde olduğu, geçmişi ve geleceği düşündüğü için yoğun rüyalar gördüğünü; anı yaşarsa, kaygılarından kurtulursa rüyasız, pamuk gibi bir gece geçireceğini söylüyor. Sanki her şey kişinin kendi elinde gibi konuşuyor. Anladığım kadarıyla şoföru ve hizmetçileri olan bir yaşantı da sürmüş. O yüzden dışsal sebepleri çok anladığını sanmıyorum. İnsanların hayatında kontrolünde olmayan, onu üzen dışsal faktörler de vardır. Felsefesi için okuyordum fakat felsefesi bir yerden sonra toplumsal yaşama karşı asi ol, hepsinden kurtul, her şeye karşı çık gel biz bir komün kuralım orada hep beraber yaşayalım gibi düşüncelere dönüşüyor. Bana hiç tutarlı ve mantıklı gelmedi. Fakat farklı bir bakış açısı sunduğunu, ufkumu genişlettiğini de inkar edemem. Size tavsiyem herkesi ve her düşünceyi okuyup öğrenmeye çalışın ama kendi doğrunuzu kendiniz bulun.
Özgürlük
ÖzgürlükOsho · Ganj Yayınları · 2015612 okunma
·
595 görüntüleme
Murat Sarıkaya okurunun profil resmi
Osho’nun bir felsefesi yok. İfadeleri soruya veya sorana göre değişir ve çelişir. Hakikat kelimelere dökülemez, ama işaret edilebilir diyor. Çevresindeki insanlara göre işaretler veriyor ve farklı insanlardan dolayı çelişmeleri normal. Paylaşımlarım sadece osho ile alakalı söyledikleriniz doğru ama biraz daha araştırın anlayacaksınız… saygılar.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.