Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Bölüm 9
Tutunamayanlar
Tutunamayanlar
Oğuz Abi bir hikaye anlattı bugün. O da Turgut'tan dinlemiş. Elimizde sigaralar, önümüzde rakı kadehleri. Oğuz Abi de ben gibi buzsuz içiyor; kristalize oluyor diyor, haklı. Kristalize olunca tadı da bir acayip oluyor. Yeni Rakı'nın Yeni Seri'si var önümüzde. Daha yumuşak kıvamlı diye tercih ediyorum ben, içmesi kolay oluyor. Oğuz Abi de beğendi, bizim zamanımızda yoktu böyle diyor. Benim elimde Parlak Ahmet var, Oğuz Abi de Birinci. Eskiden ne sigaraydı be diyor, bunu içmeyeni adam yerine koymazlardı. Turgut'un devlet dairesi macerası, anlattığı hikaye. Hepiniz okumuşsunuzdur ama okumadıysanız ben anlatayım, dememi bekliyorsanız daha çok beklersiniz. Açın okuyun birader. Turgut da haklı, eskiden harbiden öyleymiş daireler, devlet daireleri. Bir kere ceketsiz gidilmezmiş. Bugün de öyle aslında; adam gibi bir kıyafetin yoksa üstünde adam yerine koyulmazsın pek. Ne derlerdi hani; insanlar kıyafetleriyle karşılanır, fikirleriyle uğurlanır. Ha, o misal işte. Takım elbisen varsa ya da paralı olduğunu gösterir kıyafetlerin, az da Bey ve Efendi konuşursan tamamdır iş. İşin yüzde ellisi daha kapıdan girince çözülür, Hele bir de karşındaki memurun ekonomik, idari ya da memuri sorunları varsa ve sen de biraz kodamansan daha bir ilgi alaka görürsün. Sonuçta karşındaki de insan, düşünür ki 'bizim işi bu Dayı çözer mi lan acaba'! gibi bir şey. Yani Turgutcuğum Özben yarım bırakmış, halk vatandaştan sonrasını ama ben tamamlayayım; zengin vatandaş ve kodaman vatandaş. Zenginle kodaman bence farklı şeyler. Zengin anca öküzlüğünü yapar devletin; ne bileyim çay çorbadan başla masa sandalye ihtiyacının karşılanmasından devam et. Kodamansa yukarılara uzanır, sorunları çözer; O'nun yeri ayrıdır, başın belaya girdi mi önce O'nu ararsın, Abi böyle bir sıkıntı var ne yapabiliriz dersin. Keşke böyle olmasa ama düzen en baştan böyle gelmiş, balık baştan kokuyor işte. Neyse bin yıllık devletimizin güzide dairelerinin elit memurları böyle işte. Gerçi arada üçbeş tane cesur yürek çıkar ama onların da başı çabuk ezilir. Düzeni değiştirmek kolay mı lan öyle, ey gidim ey! Ama artık eskisi gibi değil tabi memuriyet de. Eskiden babalar bile kızlarını memuriyete verirmiş, memurlara! değil ha karışmasın. Memur sınıfı diye bir sınıf varmış eskiden hani şu orta direk dedikleri. Ortası da kalmadı altı da artık. Hepimiz dibin dibindeyiz ya neyse. Konuşunca kesiyorlar götümüzü. Kolay mı açıkta kalınca maaşın üçte ikisiyle geçinmek. Nerede kalmıştık. Evet, memur ve babaların kızları. Bu memurlardan eskiden çekinilir, tırsılırmış. Sadece polisden değil bakın, 657'den bile. Hani şu sekiz beşci beyaz yakalılardan. Şimdi polisi bile dövüyor millet. Nereden nereye, nereden nereye.... Aman aman tehlikeli sözler. Oğuz Abi bir de müdürleri duymuş Turgut'tan. Ben de ne müdürler var Oğuz Abi, anlatsam basarsın kalayı dedim, bastı da zaten. Turgut 'sonsuz bilinmeyenli bir denklem' diyor müdürler için. Lan harbiden öyle yahu! Memurları falan aştın hadi karşına demir maskeli bir müdür dikilir. Nedir problem biz çözelim diyen müdürlerden, bizim memur bir eşeklik mi etti yoksa diyen müdürlere geldik iyi mi! Hayat işte. Bir vatandaşa vuruyor bir memura. Her şey sırayla. Tabi bu arada biz de Oğuz Abiyle devirdik üçüncü kadehleri. 50'lik almıştık, paramız anca yetti. Son zamlardan sonra 70'lik hasret kaldı bize. Dördüncü kadehleri de damlata damlata çıkardık, zaten yaraya kadar değil de 'İçelim güzelleşelim' kısmına kadar doldurduk; bileler bilir o bardakları. Oğuz Abi de dertlendi ben de. Konu konuyu açtı, dert derdi. Selim'den bahsettik biraz. Selim Işık. Oğuz Abi dedim, neden intihar ettiğini anlarım da nasıl yapabildiğini anlayamıyorum. Bi Birinciden derin bir nefes bi de kadehten derin bir yudum aldı Oğuz Abi, düşündü biraz sonra da 'İntihar akıl bir hastalığıdır ve ancak bir akıl hastasının körleşmiş duyularının sağladığı soğukkanlılıkla başarılabilir' dedi. Vücut bile dişteki bir ovuğa sığınan yemek artığını parçayalayıp eski rahatlığına kavuşabilmek için binbir çaba sarfederken, Selim Işık'ın kendisini anlamayan, anlayamayan canlı topluluğu içerisinde bu kadar dayanabilmesi mucizeydi zaten. İnsanlar bilmediklerine neden hep düşman olur be Oğuz Abi; yeni olan her şeye neden isyan eder? Her şeyin çok güzel olması için senden benden mi olmak lazım Oğuz Abi! Kendi içerisinde sıkışıp kalmış bir toplumun radikal ve farklı bir bireyi olmak bu kadar zor olmamalıydı. Hele hele bizim gibi yüz yılları devirmiş, binbir çeşit insanı iç bünyesinde himaye etmeyi, her türlü zorluğa rağmen kabullenebilmiş bir toplumda. Oğuz Abi gene derin bir nefes çekti Birinciden. Canını sıkma be Oğuz Abi diyeceğim ama biz bizin farklımıza düşmanız Oğuz Abi, dışarının farklısınaysa hayranlık duyuyoruz. Nasıl olacak bu iş? Bütün toplum o bizim farklıyı eritebilmek için seller, çığlar gibi saldırıyor, boğmaya çalışıyor. Başaramasa bile öylesine çok yoruyor ki en sonunda o bizim farklımız tek başına kalıyor, bir yerde de kimse duymadan, görmeden sessiz sedasız ölüp gidiyor. 'Sonu yoktur ki... Sonu gelmez şövalye romanları gibidir bu yaşantı' diyor Oğuz Abi ve ekliyor; 'Hangi kusurunu düzeltmene fırsat verdiler? Son durağa gelmeden yolculuğun bitmek üzere olduğunu haber verdiler mi sana? Birdenbire, 'buraya kadar' dediler. Oysa, bilseydin nasıl dikkatle bakardın istasyonlara.' Efkar basıyor, kaldırıyoruz kadehleri, önce bardakları birbirine sonra bardakları masaya vurup bir dikişte içiyoruz. Yanıyor boğazımız, ağzımızın tadı kaçıyor. Ben uyumaya giderken arkamdan sesleniyor Oğuz Abi; 'Kurtar kendini onların baskısından, Uyanma sakın.'
·
256 görüntüleme
Mustafa Özbek okurunun profil resmi
Kitabı başından sonuna yazmayı mı düşünüyorsunuz, bu bölümler kitap bölümleri midir?
Anıl Haznedar okurunun profil resmi
Her bir bölümün yorumu (ya da kafamdaki şizofrenisi) olarak yazmak istedim.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.