Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Bölüm 10
Tutunamayanlar
Tutunamayanlar
Uyandığım sırada Oğuz Abi sabahlığıyla salonsalamanjede dolaşıyordu. Biriyle konuşuyor gibiydi sanki. Çok üstünde durmuyorum. Sonuçta ben de birilerine göre kendi kendime konuşuyorum. Oğuz Abiyi benden başka gören kimse yok. Ama bu onun olmadığı anlamına gelmiyor tabi. Bugün kayda değer çok bir şey olmadı. Oğuz Abi de ben de bütün gün oturduk çalıştık. Kitaplarımın bulunduğu odadan tuvalet ve yemek harici çıkmadık. Ha bi ara Oğuz Abi de ben de tuvalete çıkmıştık. Tuvalete fazla çıkmayalım diye çay da kahve de içmiyorduk. Sadece okuyup, yazarak çalışmak istiyorduk. Hayatımızın olağan akışı içerisinde normal olan tek olay buydu belki de bizim için. 'Zaman baş döndürücü bir hızla geçiyor, ayakta durmasını bilmeyenleri yıkıyor' diyordu. Sonra günlerce bu şekilde devam ettik. Arada bir balkona çıkıp çevreyi izliyor, derin düşüncelere dalarak çocukluğumuza, gençliğimize gidiyorduk. Sonra da oradan çıkamıyorduk; çıkamıyorduk çünkü Oğuz Abi, hala daha o gençliğinde esir kalmıştı. Gençliğimizin o huzur bozucu hayalleri, unutulmayan isimleri... Hepsi birer birer siliniyordu düşüncelerimizden. Düşüncelerimi kelimelere dökmek istiyordum ama Oğuz Abi durduruyordu beni, ben daha kelimelere başlamadan; 'Kelimeler, bizi gerçeklerden uzaklaştıran küçük tuzaklardır' diyordu. Kitaplar bizi birbirimizden uzaklaştırıp, kendilerine bağlıyordu. Hissediyordum bunu. Sanki Oğuz Abinin de benim de sorunlarımızdan kaçmak için yaptığımız en iyi şey kitap okumaktı. Bunu bir çeşit terapi gibi değil de onlardan başka kimsemiz yokmuşcasına yapıyorduk. Ama bu işleri daha da içinden çıkılmaz bir hale sokuyordu, bunu ikimiz de anlıyorduk. Ruh halimiz, en ağır travmalardan sağ çıkmayı başarmış duygusal yengeç burcu insanları gibi sürekli değişiyordu. Kendimizi acınacak haldeki insanların yerine koyuyor, olmadık sebepten psikolojimizi bozuyor, obsesif kompulsif travmalara sokuyorduk kendimizi. Bundan zenk alıyormuş gibi görünüyorduk içimizi görmeyi beceremeyen insanlara. 'Yalnız çalışabildiğim zamanlar ayakta durabiliyorum' diyordu 'Onun için güçlü olmak zorundayım. Bunu da becermek çok zor. Gerçekler henüz ağır geliyor. İlk günler hafif ve dayanılır gelen şeyler, şimdi biraz ağırlaştı. Fakat hüküm vermemeliyim. O kadar sık değişiyorum ki' O zaman anlamıştım, Oğuz Abinin de unutamadığı biri vardı. Birini ya da bir şeyi düşünüyordu. Dayanmadım sordum; 'Sevin gitti. Bu defteri bugün satın aldım. Artık Sevin olmadığına ve başka kimseyle konuşmak istemediğime göre, bu defter kaydetsin beni; dert ortağım olsun' Acı hep aynı acıydı ama herkesin canını başka türlü yakıyordu işte.
·
106 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.