Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

319 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
Bazen, hatta sıklıkla kütüphanede dolaşıp raflara göz gezdirirken karşınıza bir kitap çıkar. Ne kitabın ne de yazarın adını duymuşsunuzdur ama kitap kendisini almaya zorluyordur adeta sizi. Bu kitap da benim için öyle oldu. İsmine ve arka kapak yazısına kısaca göz gezdirdikten sonra hemen aldım. İyi ki de almışım. Kitabın ismi konusuyla alakalı iyi bir çağrışımda bulunuyor. Yitik zamanın adeta bir oyuncakmış gibi oynadığı kendini bir ideale adayan insanların, o insanların yitirdiği zamanı anlatıyor Yitik Zaman Oyuncakları. Sonradan Kurt lakabını alacak olan Burkay adlı bir gencin, bir otobüs dolusu erkekle birlikte memleketi Iğdır'dan çıkıp İstanbul'a gelmesiyle başlıyor her şey. "Yabancılar şehri" olarak adlandırdığı şehirle kavgası başlıyor Burkay'ın. Eski Türk filmlerindeki "Seni yeneceğim İstanbul!" muhabbeti bu kitapta tüm etkisiyle hissediliyor. İstanbul'a gelen Burkay en baştan beri uğraştığı şeyi başarıyor ve ülkücülerin arasına karışıyor. Bir davanın peşine takılıyor. Bu davanın içinde kavgalar, yaralamalar, öldürmeler var. Bu davanın içinde dostluk, hırs, nefret ve öfke var. Bu davanın içinde Alparslan Türkeş, Ziya Gökalp, Nihal Atsız var. Bir de karşı taraf var elbette. Solcular, devrimciler var. Olaylar bir ülkücünün bakış açısından anlatıldığı için solcular çoğunlukla kötülükle ve nefretle, aşağılayarak anlatılmış. Sadece kitabın sonlarına doğru, uzun bir ömür geçirdikten sonra Kurt onları adaletle yargılamaya kalkmış. Kitap ülkenin yakın dönem siyasi geçmişine dair çok detaylı şeyler anlatıyor. 1970'lerdeki öğrenci hareketleri, 12 Eylül kıyameti ve 2008'e kadar olan seçim maceralarımız. Şimdi neredeyse hepsi tarih olmuş karakterlerden de bahsediyor elbette. Alparslan Türkeş, Bülent Ecevit, Netekim Paşa olarak anılan Kenan Evren, Deniz Gezmiş, Muhsin Yazıcıoğlu, MHP'nin bugünkü lideri Devlet Bahçeli. Ama eserin asıl amacı bir yakın siyaset panoraması çizmek değil. Bir kavganın, bir davanın içinde bulunan, arkadaşlarına sırtını dayayan ve arkadaşını kollayan, bir yandan memleketini kurtardığını düşünen, bütün bunların kutsallığına bağlı olarak hapislerde yatsa bile mutlu olan bir adamın, inandığı sistemin bozulmasına, ayakta durması için inanılmaz çabalar harcadığı sistemin çöküşüne ve aslında bütün hayatının yitik zamanın elinde bir oyuncak olduğunu görüşüne tanık oluyoruz. Sadece ülkücüler mi? Peki ya devrimciler? Hepsinin hayatı bu yitik zamanda bir oyuncak misali dört bir tarafa savrulmuş. Kitabın içinde kendi aralarında ayrılan ve asıl amaçlarını unutup anlamsız kavgalara tutuşan o kadar çok grup var ki. Ülkücüler, ülkücülerin içindeki şamanistler ve ecmainciler, akıncılar, devrimciler, milli görüşçüler, halkçılar, ANAP'lılar, lar, lar, lar... Hepsinin görüşü en doğru. Vatan onların sayesinde kurtulacak. Diğerlerininki yanlış. Onlar kötü, dövülmeli, afişleri yakılmalı, binaları basılmalı ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmelidir, devrimciler, ülkücüler, milli görüşçüler ve "her şeyi en doğru bilen"ciler tarafından. O dönemde yaşananlardan uzak bir tarihte doğdum ben. Olanları bilsem de dönemin gerçek atmosferini yaşamadım. Dolayısıyla o insanları yargılamak ya da küçümsemek bana düşmez. Ama nefret hangi meseleyi kansız çözebilmiş ki? Nefret etmediğimiz kadar medeni ve insanız aslında. Kitabın kapak resmi çok anlamlıydı. Özellikle kitabın içinde geçen Nihal Atsız'ın şiirlerine bayıldım. Bütün bunların dışında kitap baştan aşağıya yazım hatasıyla dolu. Ama kitap o kadar samimi bir anlatıma sahip ki bunları görmezden gelmek kolay oluyor. Herkese keyifli okumalar...
Yitik Zaman Oyuncakları
Yitik Zaman OyuncaklarıMustafa Aslan · Bilgeoğuz Yayınları · 20082 okunma
··
24 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.