Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

412 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
BU BİR ROMAN DEĞİL !!
İthaki, kitabın arkasına roman olduğunu yazmış ama bu tam doğru değil. Huxley, 16-17. yüzyıl döneminin Fransa’sında Katolik Kilisesi’nin din adı altında yaptığı sapkınlıkları, tarihi belgelere dayandırarak anlatıyor. Fakat akademik dilin dar kalıpları yerine oldukça serbest bir dil kullandığından tarihi gerçekliği, karakterlerin hislerini yansıtarak, betimleme yaparak ve anekdotlara fazlaca yer vererek roman türünün özellikleriyle harmanlıyor. Dili genel olarak kolay ve akıcı (Hıristiyanlık doktrini ve felsefesinden bahsettiği kısımlar zorlayabilir) ancak her sayfa altında açıklama olduğu için (haklı olarak) bol bol kesinti yaptırıyor. Hal böyle olunca roman zevkini almaktan ziyade bir araştırma-inceleme yazısı okuduğumuza ikna oluyoruz. Kitabın sonunda “DİZİN” olsaydı iyi olurdu çünkü ileride yapılacak araştırmalar için geri dönülebilir bir kaynak. Peki kitabın adı nereden geliyor? Loudun, olayların geçtiği bölgenin adıdır. Şeytan ise Tanrı’nın düşmanı olan varlık olmayıp aslında kilise yöneticilerinin bizzat kendileridir. Bu nokta, Huxley’in sıkı eleştirisine merkez aldığı noktadır. en.wikipedia.org/wiki/Urbain_Gra... Anlatı, dönemin Cizvit okulları ve Hıristiyan doktrinin halk üzerindeki etkileri ele alınarak başlıyor. Kilise her ne kadar halk üzerinde güçlü bir otoriteyi hatta yargılama, işkence yapma ve ölüme mahkûm etme gibi zorbalıkları elinde bulundursa da monarşik yönetimde daima son söz kralındır. Kilise ile kral arasında bir ittifak var gibi görünse de kilise sadece iktidarın çıkarlarına hizmet etmektedir. Bu da şu yolla olur: Kilise ne kadar ahlak dışı davranışta bulunsa asla cezalandırılmaz çünkü kilise ile halk gücünün birleşmesi otoriteyi yıkıma götürecektir. Bu da dolayısıyla kitlelerin kendi arasındaki bir savaşa sebebiyet verir ve cezasını kilise keser. Halkı uyuşturdukları gerekçesiyle kral otoritesi de kiliseye dokunmaz. Kilise yöneticilerinin çocukluktan mesleğe adım atmalarına kadar geçen sürede cinselliği nasıl yaşadıkları anlatılarak devam ettirilir hikâye. Din ve devlet adamları, küçük yaşlardan itibaren hizmetçilerin yataklarında çıplaklığı ve cinselliği öğrenerek büyürler. Onlar için hiçbir sınır yoktur çünkü soylu bir ruh, dünyevi hayatını yaşarken kimseden utanma ve gizlenme gereği duymaz. Dahası, sıradan halktan farklı olarak istedikleri zaman cinsel arzularını doyurabilecekler ve inançla alakalı dalga geçebileceklerdir. Ana karakterimiz Urbain Grandier de Fransa’daki kilisede görevine başlayan böyle bir tiptir. Yakışıklı, hitabeti güçlü, etkileyici ve çok iyi yalan söyleyebilen bir adamdır. Bir taraftan halkın sempatisini kazanırken (özellikle kadınlarla çok yakınlaşır) diğer taraftan da bir kıskançlık ve nefret nesnesine dönüşür. Daha işe başlar başlamaz düşman kazanmaya da başlasa da bu durumdan hoşnuttur; hatta inadına düşmanlarına laf sokup küçük düşürmekten de geri kalmaz. Rahipliğe adım atabilmek için cinsel yasaklara uyacağına dair verdiği sözü, sadece prosedür için söyleyerek hiçbir zaman yerine getirmez. Üstüne bu yasağın aslında farklı bir şeyi ima ettiğine dair tez yazar. Bunun üzerine ilk skandalına imza atar; bir kızla ilişki yaşar ancak hamile bıraktığını öğrenince kız ile ilişkisini keser. Bebek, bazı yetkililer tarafından örtbas edilse de Grandier hızını alamaz ve bu sefer gerçekten âşık olduğu bir kıza yakınlaşmaya kalkar. Kız aşırı dindar olmasına rağmen Grandier onu, rahiplerin de aslında cinsel ilişkiye girebileceğine ve bekaretin bir önemi olmadığına inandırır. Kız da hislerine yenik düşer ve kilisede evlenirler. Ancak bu, din cemiyeti arasında büyük bir skandala yol açar ve kız fahişe lakabını alır. Bu sırada sahip olduğu düşman sayısını artırmakta olan Grandier, kendisine karşı kurulan çetenin şikayetine rağmen yargı önünde aklanır. Daha sonra, düşmanları ile arasında çıkan kavgalar sonucu hücreye atılır ve meslekten dışlanır. Ancak bu durum uzun sürmez ve affedilerek eski görevine tekrar döner. Keyifler içindeki Grandier, bunun aslında sonunu getireceğinden habersizken, düşmanları bu sefer, rahibeleri de dahil ederek iftira atmaya karar verirler. Rahibeler, içlerine şeytan girmiş numarası yaparlar ve şeytan çıkarma ayinleri düzenlerler. Cinsel sabıkasından dolayı sicili kötü olan Grandier, bu şeytanların sebebi olarak yargılanır ve yine hücreye tıkılır. Dönemin hukuk anlayışı sahte tanıklıklara çok itibar etmesine dayanır ki yoldan geçen herhangi biri bile Grandier’in suçlu olduğunu iddia edebilir. Burada Huxley, hikâyeye ara vererek dönemin ruh hastalığı olarak tanımladığı bu “içine şeytan girmesi” ve “onu çıkarma ayinleri” hakkında çarpıcı bilgileri aktarır. Rahibelerin cinsel fantezilerinin dışa vurumundan lavman kullanılarak şeytanın vücuttan atılmaya çalışılmasına kadar akıllara hayret verecek bütün inançları ve uygulamaları anlatır. Lavman o dönemde çok popülerlik kazandığı için şeytan kovmak, cinsel fantezilere alet etmek ve vücut ağrılarını iyileştirmek için kullanılır. Tabii ki de bütün bu deli saçması inançlardan sadece rahibeler zarar görmüştür ki olay, rahibeleri de aşarak tüm kadınları katletmeye kadar gelmiştir. Bir kilise papazı tarafından yazılan “Cadı Çekici” isimli kitap yüzünden tüm hastalıkların, cinsel iktidarsızlığın, komşunun ineğinin sütten kesilmesinin, doğal bitki örtüsünün tahrip olmasının sebebi cadılar olarak görülmüş ve 18. yüzyıla kadar sayısız kadın katledilmiştir. Kimse de bu kitabın neden doğru olduğunu sorgulamamıştır; doktorlar ve avukatlar dahil. Olay bununla da kalmayarak rahibelerin şeytan çıkarma ayinlerinde oynadığı gerçekçi rol, bölgeyi turistik bir kazanç kapısı haline getirmiştir. Farklı ülkelerden insanlar şeytanın varlığını kanıtlayan bu ayinleri izlemek için akın akın gelmektedirler. Dahası, şeytanın her insanda vücudun belli bölgelerini ele geçirdiği inancı geliştirilerek o bölgelerin cerrahlar tarafından kesilip açılması gibi vahşi işlemler yapılır. Grandier de bu işkencelerden nasibini fazlasıyla alır; zaten amaç eziyet edip sadistçe keyif almaktır. Bu kirli ve körelmiş düşünce yapısı altında, sara nöbetleri, histeri, trans haline geçme durumları, zihin okuma ve havada durabilme yeteneği yine rahipler tarafından şeytanın varlığının delilleri olarak yorumlanır. Kutsal kitaptan alıntılar duyan veya bilmediği dili konuştuğunu iddia eden zavallı rahibeler mükemmel birer oyunculuk sergilerlerken, izleyicilerin önünde rahipler tarafından işkencelere maruz kalırlar. Bu ayinler sırasında şeytanla diyalog kurma ve kutsal suyla yıkama gibi aktiviteler yapılır. Grandier’i yenmek amacıyla atılan bir iftiranın nasıl bir yozlaşmaya, akılsızlığa, sadistliğe, hukuksuzluğa, ahlaksızlığa ve karanlığa dönüştüğünü okuyarak içimizi karartıyoruz. Erkek egemenliğine kurban giden zavallı rahibeler de rol yaparak başladıkları bu şeytan girme numarasının hangi noktaya geleceğini kestiremedikleri için rahipler tarafından içlerine gerçekten şeytan girdiğine inandırılırlar. Dine küfür etmeye, ahlaksız pozlar vermeye ve gerçekten nöbet geçirmeye başlarlar. İzleyiciler dehşet içinde olanları izlerlerken rahipler de bunu cinsel fanteziye dönüştürerek keyiflerine bakarlar. Uzun bir süre sonucunda artık bu işkencelere katlanamayan rahibeler, ağlayamaya, kaçmaya başlarlar ve en önemlisi de Grandier’e iftira attıklarını itiraf ederler. Ancak ruh sağlığı düzgün bir yerde Grandier’i kurtarmaya yarayacak bu itiraflar tam tersi etki yaratarak onu ölüme götürecek son hükmü vermiştir çünkü şeytanın dediğine inanılmaz; dolayısıyla rahibelerin itirafları yalandır ve bu da Grandier’in günahkâr olduğunun kanıtıdır. Zavallı Grandier… Her ne kadar itiraf etmesi için bacaklarını parçalayan işkence düzeneklerine maruz kalsa da yapmadığı suçu itiraf etmez. Korkak Grandier, ölüme giderken bir yiğit gibi davranır, sadece İsa’ya ve Tanrı’ya hitaben konuşur ve onu öldürecek bu şeytanların affedilmesini diler. Huxley’in keskin eleştirisi, gerçek şeytanın kim olduğuna bizi ikna ederek aslında bunu anlamak için ayin yapma gereğinin olmadığını vurgular. Loudun şeytanlarına ve onları ele geçiren “gerçek” şeytanlara Huxley’den selam olsun.
Loudun Şeytanları
Loudun ŞeytanlarıAldous Huxley · İthaki Yayınları · 202244 okunma
··
950 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.