Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

264 syf.
·
Puan vermedi
Hayal-Hakikat Çatışmasının Romandaki Kişi, Nesne ve Kavramlarla İlişkisi
Mai ve Siyah, temelde hayal-hakikat üzerine kurgulanmış bir romandır. Yazar, özellikle bu temayı çağrıştırma derdindedir. Hayal-hakikat çatışmasını, hayat sancısı çeken bir gencin (Ahmet Cemil) üzerinden vermeye çalışır. Karakterlerin arasındaki yaşam farklılıkları, düşünce farklılıkları, fiziksel farklılıklar ya da hayat şartları, gibi unsurlar hep hayal- hakikat üzerinden anlatılır. Ahmet Cemil: Ahmet Cemil'in hayallerinin ve hakikatin çatışması romanda oldukça geniş yer kaplar. Ahmet Cemil ve diğer karakterler arasında bir yığın farklılık vardır. Ahmet Cemil, daima hayalperest bir gençtir fakat hayatın gerçeklikleriyle karşı karşıya kalınca hayallerine ulaşamaz. Zengin olma hayaline de ünlü olma hayaline de aşkına da kavuşamaz. Her ne kadar bu kadar saplantılı hayallere sahip olup hayal kurmaya devam etse de sonunda hakikatle karşılaşır ve hep hakikat, hayallerine galebe çalar. Onun hayallerine karşılık hakikat bir duvar gibidir ve sanki hep onun hayallerine engel olmayı bekler. Renkler: Halid Ziya'nın romana da adını vermiş olduğu iki renk (mavi-siyah), hayal ve hakikatin temsilcileridir. Mai hayali, siyah ise hakikati çağrıştırır. Romanın genelinde Ahmet Cemil'in mai hayalleri ve hayatın karanlık gerçekliği hüküm sürer ve bu ikisi hep bir çatışma içerisindedir. Romanın başlarında, mai bir gece görünür ve bitişi de karanlık bir gece ile gerçekleşir. Baş karakterimiz romanın başında mai bir geceyi seyreder fakat romanın bitişinde derin düşünceler içerisinde, kapkaranlık bir geceyi seyreder: "Ta hulya hayatının başlangıcında, ümitlerinin incilası zamanında Tepebaşı Bahçesi'nde Haliç'e bakarak seyrettiği mai gece ile bârân-ı elması tahattur etti. Gözlerinin önünde o mai gece ile bu siyah gece tekabul etti: Mai ve siyah." Ahmet Cemil ve Hüseyin Nazmi: Bu iki karakter birbiriyle imkân ve imkânsızlık noktasında çatışır. Hüseyin Nazmi hayallerini gerçekleştirmek için gereken tüm imkânlara sahiptir ve başarılı olur. Fakat Ahmet Cemil, babasını genç yaşta kaybetmesiyle beraber en çok da maddi imkânsızlıkla savaşmaya başlar. Bakmakla yükümlü olduğu bir annesi ve bir kız kardeşi vardır. Bu hayat yükü onun hayallerinin önündeki en büyük engeldir. Dolayısıyla Ahmet Cemil zengin olma hayaline saplantılıdır. Ahmet Cemil ve Hüseyin Nazmi başlangıçta çok sıkı dostluk bağı olan iki arkadaştır. Birçok ortak noktaları vardır. İkisi de Mekteb-i Mülkiye'deyken şiire ilgi duymaya başlarlar. ikisi de artık bir etkilenme sürecine girmiştir ve bir arayış içerisindelerdir. Şiire duydukları ilgi, ikisini de birbirine yakınlaştırır fakat daha sonra ikisi arasında kopukluklar başlar. Hüseyin Nazmi okur, Ahmet Cemil yazar. Ahmet Cemil zengin olma hayalleri kurarken gözünde hep Hüseyin Nazmi'yi canlandırır. Hep Hüseyin Nazmi'nin konağını izler. Kendi "evciğinden" bahsederken de gülerek "bizim konak" ifadesini kullanır: "O para ile işte şimdi karısını çocuklarını sokak ortasında kalmaktan muhafaza eden Süleymaniye'deki şu beş odalı evciği, Ahmet Cemil'in bazen gülerek "bizim konak" dediği mesken alınmıştı..." Ahmet Cemil ve Hüseyin Nazmi; hayat şartları, yaşam tarzları, düşünce yapısı bakımından çatışır. Her ne kadar bir zamanlar sıkı dost olsalar da Ahmet Cemil'in hayalleriyle Hüseyin Nazmi'nin gerçekleri birbirine zıttır. Ahmet Cemil ve Raci: Raci, romanda tam anlamıyla bir nefret sembolüdür. Özellikle Ahmet Cemil, Raci'ye büyük bir nefret duyar. Raci romanda Muallim Naci'nin bir yansımasıdır. Yazar Muallim Naci'yi romanda Raci karakteri ile karikatürize eder. Buradaki amacı Muallim Naci'nin düşüncelerine, edebi karakterine ve onun yolundan gidenlere olan tepkisini dile getirmektir. Muallim Naci'nin edebi kişiliği, üslubu Servet-i Fünun topluluğunun düşünce yapısına oldukça terstir. Servet-i Fünun şairleri yeniliğe kapılarını aralar ve daha yenilikçi şiirlerin tarafını tutar. Bu noktada Ahmet Cemil, Servet-i Fünun şairlerinin bir iç sesi olma görevini üstlenir. Yazar romanda, Muallim Naci'nin zıt karakteri olan Recâizâde Mahmut Ekrem'i de Ahmet Cemil ile karikatürize eder. Ahmet Cemil burada da hayalperestliğiyle öne çıkar. O hep yeni bir lisanın hayalini kurar: "İşte bir lisan istiyoruz ki onda o nağmeler, o renkler, o derinlikler olsun... Oh! ne saçma söylüyorum, zannedeceksiniz, bir lisan ki sanki tamamıyla bir insan olsun." Muallim Naci'nin daha gelenekçi ve realist olmasına karşın Recâizâde Mahmut Ekrem daha yenilikçi ve hayalperesttir. Bu bağlamda ikisi sürekli olarak çatışır. Halit Ziya da Recâizâde Mahmut Ekrem ve Muallim Naci'yi romanda, Ahmet Cemil ve Raci karakterleriyle karikatürize eder ve iki karakteri hayal-hakikat noktasında çatıştırır. Ahmet Cemil ve Lâmia: Halid Ziya, bu iki karakteri de hayal-hakikat unsurunu baz alarak çatıştırır. Yine Ahmet Cemil'in fazlaca hayalci olmasına karşın Lâmia daha gerçekçidir. Ahmet Cemil içe dönüktür, Lâmia dışa dönük. Ahmet Cemil, Hüseyin Nazmi'nin kız kardeşi Lâmia'ya aşık olur ve artık bir yığın hayaline bir yenisi daha eklenir: Aşk. Ahmet Cemil, Lâmia'yı hep hayallerinde yaşatır, aşkını hayallerinde yaşar. Geceleri uyurken, sabahları uyanırken hayalinde hep Lâmia vardır. Fakat Lâmia'da ise hayallerine dair en ufak bir kıpırtı yoktur. Ahmet Cemil'in Lâmia'ya dair hayalleri vardır fakat Lâmia'da Ahmet Cemil'e dair herhangi bir duygusal kıpırtı yoktur. Ahmet Cemil'in aşkının tek taraflı olduğu açıktır. Ahmet Cemil'in vuslatının gerçekleşmemesi de bir hakikat vurgusudur. Onun bu hayali de yine bir hakikate çarpar ve suya düşer. Ahmet Cemil ve İkbal: Ahmet Cemil'in hayallerinin sınırsızlığı kız kardeşi İkbal'de de kendini gösterir. Ahmet Cemil, babasını kaybettikten sonra kız kardeşi İkbal'in de sorumluluğunu üstlenir. Ona iyi bir yaşam sürdürmek için çalışır ve bu noktada hayalleri vardır. Kız kardeşine hayallerindeki gibi bir düğün yapmak ister. Onun hayalinde daha modern, daha lüks, batılı tarz bir düğün yapmak vardır fakat kız kardeşinin düğünü mahalle arasında sıradan bir düğün olarak gerçekleşir. Kız kardeşinin mutlu bir evliliği olmasını ister fakat kız kardeşi oldukça mutsuz bir evliliğin içerisinde sürüklenir. Ahmet Cemil'in bu hayali de hakikat karşısında ezilir. Hayal-hakikat unsuru kişiler bağlamında değerlendirildiğinde Ahmet Cemil, romandaki çoğu karakterle çatışır. Ahmet Cemil'in hayalci olmasına karşın onlar gerçekçidir. Ahmet Cemil'in hayalleri onlarda vücut bulur. Tüm bunlar Ahmet Cemil için ıstırap vericidir. O, Hayalleriyle mesut olurken bir yandan da gerçeklerle boğuşur. Hakikat hep onun hayallerine galebe çalar. Fiziksel Özellikler: Halid Ziya, romanın başlarında Ahmet Cemil'in fiziksel bir portesini çizer. Onun uzun sarı saçlara sahip bir genç olduğuna değinir: "Hepsi başka bir vaziyette idi; bir tarafta Ahmet Cemil -latif kıvrıntılarla bükülerek kulaklarından dolaşan uzun sarı saçları ensesine dökülmüş bir genç- ellerini ceplerine sokmuş..." Ahmet Cemil, Tevfik Fikret’in Sühâ ve Pervin şiirindeki Sühâ'nın bir başka versiyonudur ve tıpkı onun gibi Avrupai bir gençtir. Sühâ’nınki gibi sarı saçları vardır ve saçları rengi sebebiyle sonbaharı çağrıştırır. Dolayısıyla Ahmet Cemil bu görüntüsüyle bir hayal sembolüdür. Servet-i Fünun şairlerinin hüzünlü ruh hallerinin bir yansıması olma özelliğini taşır. Hakikati ise siyah saçlarıyla Lâmia temsil eder. Dolayısıyla o da Pervin'in bir başka versiyonudur. Lâmia da Pervin gibi gerçekçidir. Lâmia, Ahmet Cemil'in hayalinin karşısındaki hakikattir. İkisi, hayal-hakikat çatışmasının en belirgin örneklerindendir. Diğer karakterler de fiziksel özellikleriyle, dolayısıyla gerçeklikleriyle Ahmet Cemil ile çatışırlar. Maddi İmkân-İmkânsızlık: Ahmet Cemil, hep Hüseyin Nazmi'nin kütüphanesinin penceresinden bakıldığında görünen manzara gibi bir manzaraya sahip olma hayalleri kurar. Fakat onun maddi imkânsızlığı bu hayalinin gerçekleşmesi önünde duran bir engeldir: "Ah! Hüseyin Nazmi'nin kütüphanesinin penceresi, o güneşle dolu bahçe, o ziya telatumu, o sahra kokusu, orada duyulan fikir hazzı... Bu, kafesinin boyası solmuş pencere, şu güneşin kifayetsizliğinden toprağı yosunlanmış bahçe..." Ahmet Cemil hep zengin olma hayalleri kurarken Hüseyin Nazmi'yi ve onun konağını düşünür. Hüseyin Nazmi bu açıdan onun için bir rol modeldir. O, Hüseyin Nazmi'nin imkânlarına sahip olmak ister. Kız kardeşine lüks bir düğün yapmak ister, bakmakla yükümlü olduğu ailesine iyi bir hayat sunmak ister, Lâmia'yla olan hayallerini gerçekleştirmek ister. Fakat yine devreye hakikat girer ve Ahmet Cemil'in yüzüne bir tokat gibi çarpar. Ünlü Olma Hayalleri: Ahmet Cemil, Mekteb-i Mülkiye'de tahsil gördüğü yıllarda şiire, edebiyata büyük bir ilgi duymaya başlar. Sürekli olarak okur ve yazar. Onun bu ilgisi artık durduramadığı ünlü olma hayalleriyle birleşmeye başlar. Bir şair olmak ister. Hayallerinde, artık ünlü ve zengin biri olur. Ünlü ve zengin olma hayali bile onu mutlu etmeye başlar. Ne yazık ki bu hayali de hakikate yenik düşer. Ev: Ahmet Cemil'in hayalini kurduğu ev Hüseyin Nazmi'nin evidir. Fakat o, babasından kalma beş odalı bir "evciğe" sahiptir. Bu iki ev de romanda hayal-hakikat çatışması noktasında şekillenir. Sonuç: Derin açıdan romana bakıldığında roman, hayalin hakikatle çatışması ve hakikatin daima hayalden üstün gelmesi üzerine kuruludur. Aynı zamanda Halid Ziya’nın içinde bulunduğu edebi topluluğun da yansımaları yer alır. Halid Ziya, hayatın ne kadar acımasız gerçeklere sahip olduğunu ve hayallerin gerçeklere karşı zayıflığını kaleme alır. Hayaller, hayal edilirken mesut edicidir fakat gerçekler acı vericidir. Yazar, hayatın acımasız tokatlarına karşın tehlikeli hayalperestliğe kapıları kapatmak gerektiğini vurgular. Kaynakça: UŞAKLIGİL, Halid Ziya (2011), Mai ve Siyah, 14. bs., İstanbul: Özgür Yayınları. KARABULUT, Mustafa (2020), “Halit Ziya Uşaklıgil’in ‘Mai ve Siyah’ Romanında Anneye Dönüş İzleği”, Hikmet- Akademik Edebiyat Dergisi [Journal Of Academic Literature], Yıl: 6, Sayı: 12, 61-71. YİĞİTOĞLU, Mustafa (2016), “Mai ve Siyah Romanında Hayal ve Gerçek Bağlamında Farkındalık Duygusunun Oluşumu”, Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 8, Sayı: 16, 419-426.
Mai ve Siyah
Mai ve SiyahHalid Ziya Uşaklıgil · İş Bankası Kültür Yayınları · 201826,6bin okunma
·
361 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.