Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

504 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Okuma sürecinde sık sık duvar tenisi oynamaya benzeyen ama şu an tam da anlatamadığım tuhaf hisler yaşadım. Her söyleşide, her günlük sayfası bitiminde aynı sonuç. Osman parasının değerini bilmeyen, hiçbir şeye yeterince tutunamayıp gerekli çabayı göstermeyen, lüks yaşama aşırı düşkün ve geleceği hiç hesap etmeden yaşayan bir mirasyedi. Ayfer Tunç bunu göstermenin ötesinde ispat etmek için yazarüstü bir çaba sarf etmiş. Kapak kızı Şebnem’in bile ortalama bir yaşam içinde ev hanımına dönüşebileceğini, bundan rahatsızlık duymayacağını düşünebiliyorsunuz da Osman’ın değişebileceğini, başka bir yaşam tarzıyla uyuşabileceğini düşünemiyorsunuz. Uçarı kaçarı yok. Osman geleceği düşünmeden pahalı zevklere dünya paralar harcayarak yaşayan bir mirasyedi. Kısacası yazarı tarafından etrafı kalın çizgilerle çizilmiş bir karakter Osman. Roman kahramanı demiyorum çünkü zannetmiyorum ki kimse Osman’a kahraman sözcüğünü yakıştırabilsin. Ayfer Tunç yazınına aşina olanlar konu bulmakta, cümle üretmekte zorlanmadığını bilirler. Osman’da da durum değişmiyor. Hikaye birçok yerde dallanıp budaklanıyor, hepsinden ayrı bir öykü çıkabilecek şekilde dağılıyor. Sonra mümkün mertebe içi doldurularak metne yediriliyor ve ana hikayeye bağlanıyor. Bu akıcı bir şekilde yapılırken farklı yaşamlara, durumlara, bilgilere dokunarak zihinden geçildiği için okuyucu sıkılmadan sürüklenip gidiyor. Bu yüzden kendini okutmayı bilen iyi bir yazar Ayfer Tunç. Osman da başarılı bir roman. “Her şey olmak isterken hiçbir şey olamayan, gün gün, adım adım hem servetini hem kendini tüketen bir adamın, Osman’ın hikayesi bu roman.” Kitabı arka kapakta bulunan pr cümlesine şartlanarak okumamanızı tavsiye ederim. Her şeyi anladığınızı düşünürken hiçbir şey anlamayabilirsiniz zira. Osman’ın her şey olmak gibi bir isteği yok. Mühendis diploması bulunmasına rağmen mühendislik yapmak istemiyor. Babasının zorla soktuğu işte çevirmenlik yaptırıyorlar, o çevirmen de olmak istemiyor. Ticaret yapmayı ise yaşam tarzını sürdürebilmek için ancak servetini tükettiğinde denemeye kalkıyor. O da istediğinden değil, mecbur kaldığından. Günlüklerinde uzun uzun aşık olabileceği bir kadına bağlanmak istediğini yazıyor Osman. Evet buluyor öyle bir kadın, aşık da oluyor. Aşkı tıpkı antika eşyalara düşkünlüğüne benziyor. Şebnem yaşam tarzı içinde sahibi olmaktan mutluluk duyduğu değerli eşyalar gibi. Parası tükendiğinde önce çok sevdiği eşyalarını satıyor, evde para edecek eşya kalmadığında ise Şebnem’i. Kitabın en başarılı yönü okuyucuyu gerçeklik algısının göreceliliği üzerinde düşünmeye zorlaması. Söyleşilerin yapıldığı insanlara güvenemiyorsunuz. Ya Osman’ı yeterince tanımıyorlar ya da uzun süre önce yaşamları ayrılmış. Osman’ın günlüklerine de güvenilmiyor, çünkü birçok yerde algılanmak istediği gibi ve hatırlamak istediği şekilde yazıyor. Gerçek dediğimiz şey herhangi bir düzleme yerleşmiyor. Zemin sürekli altınızdan kayıyor. Kitabın anlatımı başarılı ama bu durumdan şikayetçi olanlar tanrı anlatıcıyı arayacaklardır. Bir nedeni olmalı diye düşünüyorum. Söyleşi yapılan tanıdıklarının bilmediği, Osman’ın söylemediği ve belki de kendisinin de bilmediği bilinçaltında gizli bir neden… Kaçınılmaz son ortadayken hiçbir çaba göstermeden süren yaşantının nedenini Ayfer Tunç bize söyleyip içimizi rahatlatmıyor. Çok zalim bir yazar kendisi, iki kitaptır aşıkları öldürüyor. Lütfen aşıkları öldürmeyiniz Ayfer Hanım, aşkları da…
Osman
OsmanAyfer Tunç · Can Yayınları · 20204,789 okunma
·
178 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.