Kitaba ilk başlarda odaklanmakta zorlandığımı söylemeliyim çünkü iki isimli karakterlerin olması ve yazarın bazen ilk isimleriyle bazen ikinci isimleriyle bahsediyor olması, ayrıca da çok fazla karakter olması kafa karışıklığı yarattı. Buna ancak 200’lü sayfalardan sonra alışabildim. Onun dışında son 100 sayfasını çok beğendim. O.H’nin tasarladığı o bina, göl evi ve işkence odası zamanının ötesinde bir hayal gücü ile beni çok etkiledi. Sadece bir aşk romanı diyip geçmek olmaz çünkü ne O.H’nin Christane Dae’ye olan aşkının tamamlanabildiğini gördük ne de Mösyö Chagny’nin. SPOILER Yüzündeki çirkinlik ile doğduğu andan itibaren anne ve babasını bile iğrendiren o yüze sahip olan Erik, vakit kaybetmeden Afganistan’a kaçarak illüzyonist oluyor ve sarayları, binaları muhteşem şekilde inşa etmeye başlıyor. Üstelik tek yeteneği bu değil ve büyüleyici bir sese de sahip. Afganistan’da sarayı tamamladığında Şah onun öldürülmesi emrini buyuruyor çünkü gizli bölmelerinin bilinmesini ve yayılmasını istemiyor. Erik’e o dönem yardım eden Acem ise bu görevi üstleniyor ancak Erik’i ölmüş göstererek kaçıyorlar. İstanbul’a oradan da Paris’e kadar süren yolculuktan sonra Erik Opera Binasının inşaasında yer alarak kendisine bir göl evi tasarlıyor ve o muhteşem bina oluşuyor. Maskesinin altında yıllarca burada Christane Dae’ye aşık olarak bir hayalet gibi yaşayan Erik, kızın müzik perisi oluyor. Son olarak bize ise Mösyö Chagny ve Christine’in aşkının Erik’in evini buldukları geceden sonra yaşamaya devam ettiğini ummak düşüyor.

Operadaki HayaletGaston Leroux · Martı Yayınları · 20142,876 okunma

·

60 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

gigi