Amerikan Edebiyatının bu destansı eserini okurken aklıma Yaşar Kemal'in İnce Memed'i geldi. Aslında her ikisi de ait olduğu kültürün, o kültürü oluşturan insanların bugünlere nasıl geldiğini, ne acılar çektiğini en çarpıcı şekilde anlatan örneklerinden. Tom Joad da aynı İnce Memed gibi bu sömürü düzenine karşı çıkıyor açlık, sefalet ve yoksulluk içinde bu düzene başkaldırıyor.
Her iki eserde de zulüm gören insanların zalimlere karşı nasıl tek bir vücut haline geldiği ve yaşadıkları onca acıya rağmen nasıl ayakta kaldıkları anlatılıyor.
Ve her iki kahramanın arkasında da dimdik duran "ana"ları kadının gücünü ve onun en kutsal hazinesi olan annelik kudretiyle çocuklarına bir kez daha hayat verdiği vurgulanıyor.
Kitap baştan sona çarpıcı bir şekilde sarıyor insanı, hem bu insanlarla sürükleniyor hem de onları kurtarmak için elinizden bir şey gelmemesinin çaresizliği içinde eziliyorsunuz. Hele öyle bir son yazmış ki Steinbeck... Ölüm ve yaşamın kısır ama sonsuz döngüsünü insanın yüzüne bir tokat gibi vuruyor...
Hangi acıyla nerede ve ne zaman olursa olsun zalime karşı mazlumu koruyan herkese selam olsun!