Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Yorgunum, itiraf edeyim. Konuşurken ipin ucunu kaçırıyorum, dostlarımın övmekten hoşlandığı o zihin açıklığım kalmadı artık. Dostlarım diye de ilke olarak söylüyorum zaten. Artık dostlarım yok, yalnızca yardakçılarım var. Buna karşılık sayıları çoğaldı onların, tüm insanlık onlar. Tüm insanlık içinde de ilk önce siz. Orada bulunan kişi her zaman ilktir. Dostlarım olmadığını nasıl mı biliyorum? Çok basit: Bunu, iyi bir oyun oynamak, neredeyse onları cezalandırmak için kendimi öldürmeyi düşündüğüm gün keşfettim. Ama kimi cezalandırmak? Birkaçı şaşıracak, kimse kendini cezalandırılmış hissetmeyecekti. Anladım ki, dostlarım yoktu. Kaldı ki, dostlarım olsaydı bile, daha ilerlemiş olacaktım. Eğer intihar edebilsem bile de sonra suratlarını görebilseydim, o zaman ürküttüğüm kurbağaya değerdi. Ama yeryüzü karanlıktır, aziz dostum, tahta kalın, kefen ışık geçirmez. Ruhun gözleri, evet kuşkusuz eğer ruh varsa ve onun da gözleri varsa! Ama işte emin değilizdir, hiçbir zaman emin değilizdir. Yoksa bir çıkış yolu bulunurdu, insan kendini ciddiye aldırabilirdi en sonunda. İnsanlar gösterdiğiniz nedenlere, içtenliğinize ve acılarınızın ağırlığına ancak siz öldüğünüzde inanırlar. Hayatta olduğunuz sürece durumunuz kuşkuludur, ancak onların kuşkuculuğunu hak edersiniz. Bu durumda, manzaranın tadına varabileceğimize ilişkin tek bir inanç bulunsaydı, inanmak istemedikleri şeyi kanıtlayıp onları şaşırtmak zahmetine değerdi. Ama kendinizi öldürüyorsanız, o zaman size inanıp inanmamalarının ne önemi var: Siz orada değilsiniz ki, zaten uçup gidiveren şaşkınlıklarını ve pişmanlıklarını yakalayabilesiniz, her insanın hayal ettiği gibi, kendi cenaze töreninizde hazır bulunsanız, neyse. Kuşkulu olmaktan çıkmak için, düpedüz var olmaktan çıkmak gerekir. Kaldı ki, böylesi daha iyi değil mi? Onlar ilgisiz olsalardı çok acı çekerdik. Bir kız, iki dirhem bir çekirdek giyinmiş bir oğlanla evlenmesine engel olan babasına, “Bunu ödeyeceksin!” diyordu. Kız kendini öldürdü. Ama babası hiç de bir şey ödemedi. Herif balık avlamayı çok seviyordu. Üç Pazar sonra yeniden ırmağa dönüyordu, “Unutmak için” diyordu buna. Hesap doğruydu, unuttu. Aslında tersi şaşırtıcı olurdu. Karımızı cezalandırmak için öleceğimizi sanırız, oysa özgürlüğünü veririz ona. Bunu görmemek de böyledir. İnsanların sizin davranışınız hakkında ortaya koydukları nedenleri dinlemeye kalkışacağımızı hesap etmeden. Ben kendi payıma onların söyleyeceklerini şimdiden duyuyorum: “Kendini öldürdü çünkü dayanamadı…” Ah! Aziz dostum, insanlar bulgulama bakımından ne kadar yoksul. Bir nedenden ötürü intihar edilir sanırlar hep. Ama iki nedenden ötürü de bal gibi intihar edilebilir. Hayır onların kafası almaz bunu. O zaman insanın isteyerek ölmesi, kendisi hakkında vermek istediği fikre kendini feda etmesi neye yarar? Siz ölünce onlar bundan yararlanıp davranışımıza ahmakça ya da bayağı nedenler bulmaya çalışacaklardır. Şehitler, aziz dostum, unutulmak, alaya alınmak ya da kullanılmak arasında bir seçim yapmak zorundadırlar. Anlaşılmaya gelince, asla.
Sayfa 54 - can yayınları
·
99 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.