"bir dili (=lisan'ı), dilde, dille ifade edilmiş bir sözü (kelam'ı) anlama'nın, sözün sahibinin, sözün ait olduğu dilin bütünlüğü içerisinde ve tabiatıyla o dilin imkanları çerçevesinde dile getirdiği muradı anlamak demek olduğunu söyleyebiliriz. Anlama (anlaşma), burada dilin imkanlarıyla gerçekleşmekte, sözün muradı -kaçınılmaz olarak- dilsel bir forma bürünmektedir. Maksatlar dilsel bir forma büründüklerinde, tarihin konusu olmaktan kaçamazlar. Tarihin konusu olan her şey gibi, söz de sözcükler de artık sadece dilsel değil, aynı zamanda tarihsel bir nitelik kazanırlar. Sözün ilk muhatapları tarihte kaldığında, tarihe karıştığında, anlam bu sefer metin (text) ile bağlam (context) arasındaki ilişkide tezahür eder.