Gönderi

Ey eşyasız gece. Ey dışarıya bakan kör pencereler, ey dikkatle kapanmış kapılar, öteden beri gelenekle gelmiş, kabul edilmiş, asla tamamen anlaşılmamış tertibat. Ey merdivendeki sessizlik, yan odolardan gelen sessizlik, ta yukarıda tavandaki sessizlik. Ey anne: Ey vaktiyle çocuklukta bütün bu sessizliklerin önünü kapatan Biricik. Sessizliği yüklenip, “Korkma, benim!” diyen sen. Gece vakti, korkana, korkudan helak olan sessizlik olma cesaretini gösteren sen. Bir ışık yakarsın ve işte bu ses bile sensin. Işığı önüne tutar ve “Benim, korkma!” dersin. Sonra ışığı koyarsın yavaşça ve şüphe kalmamıştır: Sensin, sen, gizli anlamlardan uzak, iyi, basit, hilesiz, aşina, mahrem eşyaların çevresindeki ışıksın. Duvarın bir yerinde bir çıtırtı ya da döşemelerde bir ayak patırtısı oldu mu, gülümsersin, yalnızca gülümsersin, sanki o yarım sesle birmişsin, onun sırdaşı biriymişsin, onunla sözleşip anlaşmışsın gibi gözleri sende ürkek çehreye karşı, aydınlık fonda saydam, gülümsersin. Dünya hükümetleri içinde senin kudretine eşit bir kudret var mı? Bak, krallar yatmış ve gözlerini korkuyla dikmişler ve meddahlar onları oynayamıyor. Krallar, sevgililerinin mutlu kucağında yatarken dehşet üzerlerine saldırır, onları ürkütüp keyiflerinden eder. Ama sen gelirsin o dehşeti arkanda tutarsın, tamamen önüne geçmişsindir; yer yer açılabilecek bir perde gibi değil, hayır. Hayır, yardımına çağıran sesi, gelebilecek her şeyden önce koşup dehşetin önüne geçmiş gibisin ve arkanda yalnızca acelen, sonsuz yolun olan sevginin kanatları bulunmaktadır.
Sayfa 64 - Can YayınlarıKitabı okudu
·
74 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.