"Kaynağını Batı'dan ve çıkış noktasını günah çıkarma pratiğinden alan psikoterapi" dilinde birçok kuramın bize uzun uzun anlatacağını, Mevlana'nın bir sözü ile özetleyivermiş yazar
"Gönlüm dilime dargın,dilim gönlüme. Gönlüm duygularını anlatamadığı için kızarken dilime, dilim anlatamadığı şeyleri düşündüğü için kızıyor gönlüme."
İyileşmenin gönül ve dil birliği ile olacağı daha başkaca nasıl anlatılabilirdi ki? Hele ki böylesi yalın ve sıcacık ifadelerle sohbet havasında?
Kitabı yazma amacını "hem terapiyi kendi kültürümüze uyumlamak hem de kapalı kapılar ardında ve sadece belli belirsiz süreçler içinde yaşanan süreçleri ve dönüşümleri okuyucunun anlayıp içselleştirebileceği bir şekilde aktarmak" olarak tanımlayan yazarın gönül ve dil sohbetine davet ederim. Öyle ki bu sohbetin tadı damaklarda kalır cinsten