“Yüzbaşı Cengiz Topel bir şilebin arkasına saklanmaya çalışan Rum hücumbotuna daldı, yan dönerek ateş edip batırdı. Arkadaşlarına katıldı.
Bir süre sonra yeniden göründü. Uçağının isabet aldığı anlaşılıyordu.
Uçağın arkasında bir siyah duman belirmişti.
Cengiz Topel koltuğu ile birlikte uçaktan fırladı, paraşütü açıldı.
Uçak şimdiki adıyla Cengizköy’e düştü.
Cengiz Topel’in de şimdi Cengiz Topel anıtının bulunduğu
yerin yakınına indiği görüldü. Rumlar daha önce yetiştiler.
Cengiz Topel’i sağlam olarak esir aldılar.
Barış Gücü’ne anında bilgi verildi ve ilgilenmeleri istendi.
Bir Barış Gücü askeri Cengiz Topel’e işkence yapıldığını duymuştu.
Türklere iletti. Durum Ankara’ya haber verildi.
Rumlar Türklerin öfkesini görselerdi herhalde işkenceden vazgeçip kaçarlardı. Öyle bir öfke patlaması oldu.
Bunun sonucunu ertesi sabah yaşayacaklardı. (…)
Hükümet Cengiz Topel’e işkence yapıldığını öğrenmişti.
Bakalım cani papazda bu cinayete yeltenecek cesaret, işkencecilerde
Cengiz Topel’e işkenceye devam edecek yürek kalacak mıydı?”
“Bir savaş esirine nasıl davranılacağı milletlerarası antlaşmalarla kurallara
bağlanmıştır. Ama Rumlar için böyle insanca kurallar geçerli değildir.
Cengiz Topel’e işkence yaparlar, şehit olduktan sonra da işkenceyi
sürdürüp bedeninde yaralar açarlar. Kanını boşaltarak şehit ederler.”