Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Y.A.: Sana küçük bir öykü anlatacağım: Bir zamanlar, İmansızın biri, çocuğu çok hasta ve ölüm döşeğinde olan dul bir Hristiyan'ın evine konuk olmuş. İmansız adam çoğu zaman yatağın yanında çocuğu izlemiş ve sohbet ederek onu eğlendirmiş ve karşısına çıkan bu fırsatları doğasındaki güçlü bir isteği yatıştırmak üzere kullanmış—hepimizin içinde bulunan o arzuyu, insanların bizim düşündüğümüz gibi düşünmelerini sağlayarak onları daha iyi bir duruma getirme arzusunu. Bunda başarılı da olmuş. Fakat ölmek üzere olan çocuk son anlarında ona serzenişte bulunmuş ve demiş ki: 'inanmıştım, vebu inancımla mutluydum;sen, inanc\m\ ve huzurumu elimden aldın. Şimdi elimde hiçbir şey kalmadı ve sersefil ölüyorum; çünkü bana anlattığın şeyler, benden alıp götürdüğün şeylerin yerini doldurmuyor." Keza annesi de İmansız adama serzenişte bulunarak demiş ki: "Çocuğum ilelebet yitik ve benim kalbim kırık. Bu zalimliği nasıl yapabildin? Sana hiçbir zararımız dokunmadı, bizden yalnızca nezaket gördün; evimizi evin yaptık, neyimiz varsa paylaştık, mükafat olarak bunu aldık." İmansız adamın yüreği yaptığından ötürü pişmanlıkla dolmuş ve adam demiş ki: "Yaptığım yanlıştı—şimdi anlıyorum; fakat ona yalnızca iyilik yapmaya çalışıyordum. Bana göre o hatalıydı; ona hakikati öğretmenin görevim olduğunu düşünmüştüm/' Ardından anne demiş ki: "Kısacık hayatı boyunca ona hakikat olduğuna inandığım şeyi öğrettim ve onun bu imanından her ikimiz de mutluyduk. O şimdi öldü—ve yitip gitti; ben ise sersefil im. İmanımız, inanmış olan atalarımızdan yüzyılları aşarak bize miras kaldı; sen, ya da bir başkası, bunu ne hakla bozarsınız? Onurun neredeydi, hiç mi utanmadın?" G.A.: Çok zalim birisiymiş ve ölmeyi hak etmiş! Y.A.: Kendisi de zaten öyle düşünmüş ve öyle söylemiş. G.A.: Ya—bak görüyor musun, vicdanı uyanmış! Y.A.: Evet, uyanan Kendini-Onaylamayışıydı. Annenin ızdırabını görmek ona acı vermiş. Kendisine acı veren bir şey yapmış olmaktan üzüntü duymuş. Çocuğu yoldan çıkarırken anneyi düşünmek hiç aklına gelmemiş, zira o sırada kendine haz sağlamakla o kadar meşgulmüş ki. Görev olarak inandığı şeyden tatmin olarak sağlamış bunu. G.A.: Sen ne dersen de, bence bu bir vicdan uyanışı olayı. Bu uyanmış vicdan, kendisini bir daha hiçbir zaman bu türden bir belaya sokmayacaktır. Böyle bir şifa, kalıcı bir şifadır. Y.A.: Affedersin—öyküyü bitirmedim. Bizler dış etkilerin yaratıklarıyız, kendi içimizde oluşturduğumuz hiçbir şey yoktur. Ne zaman yeni bir düşünce silsilesi edinsek ve yeni bir etkinlik ve inanç silsilesine sürüklensek, güdü her zaman için dışarıdan gelir. Pişmanlık, İmansız adamın içine öyle bir dert oldu ki, çocuğun dinine yönelik gaddarlığını ortadan kaldırdı ve çocuk ile annesinin hatrı için bu dine önce müsamahalı, daha sonra da nazikçe bakmasını sağladı. Sonunda kendisini bu dini incelerken buldu. O andan itibaren, kazandığı yeni eğilimde istikrarlı ve hızlı bir gelişim gösterdi. Dini bütün bir Hristiyan oldu. Ve o zaman, ölüm döşeğinde olan çocuğun imanını ve kurtuluşunu çalmaktan duyduğu pişmanlık her zamankinden daha şiddetli oldu. Ona hiç rahat yüzü göstermedi, hiç huzur vermedi. Rahata ve huzura ermek zorundaydı—doğanın kanunu bu. Bunu elde etmek için tek bir yol var gibi göründü; kendisini tehlike içinde olan ruhları kurtarmaya adaması gerekiyordu. Bir misyoner oldu. Hasta ve çaresiz durumdayken, pagan bir ülkeye vardı. Oranın yerlisi olan dul bir kadın onu mütevazı evine kabul etti ve bakımını yaparak sağlığına kavuşmasına yardımcı oldu. Derken kadının genç oğlu umutsuz bir hastalığa yakalandı ve bizim minnettar misyoner, kadının çocuğu tedavi etmesine yardım etti. Burada daha önceki çocuğa yaptığı yanlışlığı kısmen düzeltebileceği ilk fırsatı yakalamıştı; bu çocuğun sahte tanrılara yönelik aptalca inancını yok ederek ona değerli bir hizmette bulunacaktı. Bunda başarılı da oldu. Fakat ölmek üzere olan çocuk son anlarında ona serzenişte bulunarak demiş ki: "İnanmıştım ve bu inancımla mutluydum; sen, inanctmı ve huzurumu elimden aldtn. Şimdi elimde hiçbir şey kalmadı ve sersefil ölüyorum; çünkü bana anlattığtn şeyler, benden alıp götürdüğün şeylerin yerini doldurmuyor." Keza annesi de İmansız adama serzenişte bulunarak demiş ki: "Çocuğum ilelebet yitik ve benim kalbim kırık. Bu zalimliği nasıl yapabildin? Sana hiçbir zararımız dokunmadı, bizden yalntzca nezaket gördün; evimizi evin yaptık, neyimiz varsa paylaştık, mükafat olarak bunu aldık." imansız adamın yüreği yaptığından ötürü pişmanlıkla dolmuş ve demiş ki: "Yaptığım yanlıştı—şimdi anlıyorum; fakat ona yalnızca iyilik yapmaya çalışıyordum. Bana göre o hatalıydı; ona hakikati öğretmenin görevim olduğunu düşünmüştüm/' Ardından anne demiş ki: "Kısacık hayatı boyunca ona hakikat olduğuna inandığım şeyi öğrettim ve onun bu imanından her ikimiz de mutluyduk. O şimdi öldü—yitip gitti; ben ise sersefilim. İmanımız, inanmış olan atalarımızdan yüzyıllar aşarak bize miras kaldı; sen, ya da bir başkası, bunu ne hakla bozarsınız? Onurun neredeydi, hiç mi utanmadın?" Misyonerin pişmanlıktan duyduğu ızdırap ve ihanet duygusu, şimdi daha önceki olayda hissetmiş olduğu kadar şiddetli, eziyetli ve yatışmaz hâldeydi. Hikâye bitti. Yorumun nedir? G.A.: Adamın vicdanı tam bir aptal! Hastalıklı bir vicdan. Doğruyu yanlıştan ayıramamış. Y.A.: Bu söylediğini işittiğime üzülmedim. Eğer bir adamın vicdanının doğruyu yanlıştan ayıramadığını kabul ediyorsan, bunun gibi başkaları olabileceğini de kabul edersin. Bu bir tek kabul, vicdanların yargıda bulunmakta yanılmaz oldukları öğretisinin tamamını yerle bir ediyor. Bu arada dikkat etmeni istediğim bir şey var. G.A.: Nedir o? Y.A.: Her iki olayda da, adamın eylemi onun iç rahatlığını bozmadı ve yaptığından oldukça tatmin oldu ve bundan zevk aldı. Fakat sonrasında, eylem ona acı verecek şekilde sonuçlandığında üzüldü. Başkalarına acı verdiğine de üzüldü, fakat bunun sebebi onların acısının ADAMIN KENDİSİNE acı vermesiydi; gökkubbenin altındaki başka hiçbir sebep değil... Vicdanımız başkalarına verilen acının hiç farkına varmaz, ta ki bize de acı verdiği bir noktaya ulaşana dek. istisnasız her olayda, bir başkasının acısına tamamen ilgisizizdir, ta ki onun çektiği acı bizi rahatsız edene dek.
·
140 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.