Kitap sayesinde artık ayçiçekleri bana hüznü ve iç bunlatısını çağrıştırıyor- Yoruldum, cidden yoruldum. Kitap baştan sona olumsuz, mutsuz, can sıkıcı olaylarla dolu. Hani bekliyorum, her hüzün romanında en azından sonunda olmasa da ortalarda insanın içini ısıtan bir kısım olur ya; olmadı- Okurken cidden tepemde kara bulutların gezindiğini hissettim ve canımın bu kadar sıkılması hiçbir şeye değmedi. Tamamen bomboş, kitap bomboş şekilde kalbimi kırdı ve o şekilde bırakıp gitti. Arka kapakta kendisi için bir şey yapıp duvara ayçiçeği tablosu asan kadından bahsediyor ama biz bu kadını kitapta maksimum 25-30 sayfada görüyoruz, bir kere kitap bana vadettiği şeyi sunmuyor bile. İlk sayfalarda artık kocasına bir başkaldırış gösteren kadının feminist damarlarımızı attıracak hikayesini okuyacağımızı sanıyoruz ama sonra, korkak ( evet, sırf babası yüzünden bırakın sevdiği kişinin peşinden gitmeyi daha istediği mesleği bile yapamayan korkak ) oğlunun, Ellis'in; iki kişiyi hayatı boyunca oyalamasını okuyoruz. Hani kimi istediğine karar ver hayatına o kişiyle devam et değil mi ama yok Ellis hem kendi hayatını hem de sevdiklerinin hayatını zehir etmekte kararlı. Bu kadar iradesizlik de pes doğrusu! Zavallı Michael... Tamamen para için yazıldığını düşünüyorum; LGBT, feminizm, Van Gogh ve ayçiçekleri kullanılarak merak uyandırılmaya çalışılmış ama sonuç bana göre tamamen çöplük. Çürümüş ayçiçeği tarlası. Bir de edebi dursun diye sürekli bir geçmişe bir günümüze dönüş söz konusu bunu da sadece yeni paragraf başlangıcından ayrıt edebiliyoruz, özellikle ayrılmış kısımlar yok aynı şekilde diyaloglar da tırnak içine alınmadan dümdüz odun gibi yazılıp geçilmiş. Sonuç olarak benim için tam bir hayal kırıklığıydı. Kitapta bahsi geçen tablonun canlı ve sıcak renklerde olup kurgunun tam tersi şekilde iç karartıcı olması da ayrı ironik. Sırf içinde queer çift var diye 5 puan verdim

Teneke AdamSarah Winman · Yabancı Yayınları · 2020163 okunma

·

363 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.