İlhami Algör'ün yine kendine has uslubuyla yazdığı kitaplarından biri Kalfa ile Kıralıça. Kitabı okurken, yolculuk esnasında sevdiğim bir manzara karşında durup mola vermişim de vaktim olmadığı için manzaranın tadı damağımda oraya veda etmişim gibi hissettim.
Pek çok okur tarafından konu bütünlüğünün olmaması nedeniyle beğenilmemiş olmasına karşın severek okuduğumu belirtmeliyim. Çarşılı Deli Abbas'ın Kıralıçası ile olan sohbetlerinin sık sık araya girmesinin konu bütünlüğü açısından olumsuz yorumlara neden olduğunu düşünüyorum. Algör'ün diğer kitaplarında akış içerisine yerleştirdiği şarkı sözleri, replikler ve film sahneleriyle konuya veriği 'es'i bu kitapta Kıralçasıyla sohbette geçirmiş diyebiliriz.
İlhami Algör kitabında, Büyük İskender'in Perslerle ve Hindistan'daki 1.Chandragupta Maurya ile mücadelesinin hikayesini Kıralıçasına anlatır. Yolu o kadar uzundur ki yolda gördüklerini de iliştirir hikayesine. Hikaye esnasında pek çok siyasi gönderme yapmayı, Kıralıçasına derin sorular sormayı ve onun sorduğu sorulara derin cevaplar vermeyi ihmal etmez. Peki asıl mesele bu mudur? Yoksa Kıralça ile olan kısa ama yer yer felsefi çoğu kez kaçamak sohbeti midir? Nedir, mesele nedir?