Jean-Louis Fournier ne kadar güzel sevilebileceğini hatırlatıyor bize. Birini tüm hayatınla sevmenin inceliklerini, ardında bıraktığı her şeyi sevmeyi ve her şeyde onu aramayı. Karısı kendinden erken ölen bir adamı anlatan otobiyografi, aşkın zoraki ve doğal ayrılık tarafını, ölümün ardında bıraktıklarını ve acaba önce hangimiz ölecek korkusunu yansıtan tüm duyguları barındırıyor.
Kitap hakkında söylenecek çok söz varken insan kendini, sade bir gülümsemenin içinde buluyor. Hem çok üzüyor aslında hem de bir yanınızdaki boşluğu dolduruyor. Çiçeklerin kokusunu burnunuzda hissediyorsunuz, şapkalarını kurcalarken kendini arayışına denk gelip özlemenin ve özlediğini söyleyebilmenin ne kadar kıymetli olduğunu hatırlıyorsunuz.
Jean Louis Fournier ile tanıştığıma çok memnun oldum, kendi çapımda. :)