"ben şimdi bir gülü
kendi güvenliği için
bir sevda şiirine dönüştürmeye
yargılı bir şairim, yaptığım bu işte!"
Hilmi Yavuz şiirlerini felsefik kişiliğinin katkısıyla da imgeler üzerinden yazmış. Kullandığı belli başlı imgeler vardı ve anlamak için şiirlerini birkaç kez okumak gerekiyor, her okuduğumda da ayrı bir anlam çıkardım. Sözcükleri çok katmanlı şekilde kullandığı için okuyucuyu birden fazla okumaya sevk ediyor. Şiirlerinde kelimelerin soyağacını çıkartmak gerekiyor.
Şiirlerinde geçen en hakim duygu hüzündür. Hüzün, bir olgunlaşmadır, bir süreçtir.
Edip Cansever'in dediği gibi; "dönüp dönüp arkamıza baktığımız bir dünya kalıntısı üstünde/ hak edilmiş hüzünlerimiz olacak mı bizim de?" Hüzün hak edilmiş bir kıyıdır.
Bu yüzden hüznü olumsuz anlamda kullanmamıştır. Hüznün içinde akşamüzeri yağan yağmurun dinginliği de vardır.
Tam anlamıyla hüzün,
Oktay Rifat'ın "güzel şeyler düşünmeme rağmen/ağlamak geliyor içimden." dizeleri gibidir.
İmgelerden biri "çöl"dü. Çölün mutlak yalınlığı, devasa genişliği, şiirinin hayal gücünü açıklıyor sanki. Bir yandan da çöl yalnızca geçmişte kalan yaşanmış yalnızlığın değil, modern dünyanın insanı sürüklediği kalabalık yalnızlığın da mekânı niteliğinde.
Şiirlerinde "ayna" ile hayatı, insanı eşitliyor. İnsanlar da aynalar gibidir. Birbirlerini yansıtırlar. Aşkı da aynayla özdeştiriyor. Aşk, insanların birbirlerini tanımada ayna görevini üstleniyor."Aşk" şiirlerinde aşık olmak değil "aşk olmak" süreci olarak yaşanıyor. Aşk olmak bekleyişten ibarettir.
Zaman aynalar, mevsimler, tabiat üzerinden imgeleniyor. Zaman erguvani bir algıya sahiptir ve kimi zaman zakkum kadar acıdır.
Büyü'sün Yaz!Hilmi Yavuz · Yapı Kredi Yayınları · 2006259 okunma
·
1.042 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.