Kur'an'ın az önem verdiği hususa biz de az önem verir o konuda aşırıya kaçmayız. Mesela, Hz. Peygamber'in "İsra ve miracı" meselesine dair Kur'an'da tek bir ayet vardır. Elbette bu mesele, önem bakımından tam bir sureyi oluşturan savaşlar gibi değildir. Peygamber'in doğumu meselesine Kur'an hiç temas etmemiştir. Böylece işaret etmiştir ki, bu meselenin İslami hayatta hiçbir önemi yoktur. Zira İsa'nın doğumuna bir mucize bağlandığı halde, Hz. Peygamber'in doğumuna böyle bir şey bağlanmamıştır. Keza, Peygamber'in doğum yıldönümünde Müslümanlann vacip ya da müstahap tarzda bir ibadet yapmaları istenmemiş ve doğum böyle bir amelle irtibatlandırımamıştır. İşte bu, şaşmaz kıstastır. Çünkü Kur'an, inancın temeli, dinin aslı ve İslam'ın kaynağıdır. Sünnet ise ancak onu açıklayıcı ve izah edicidir. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz bu Kur' an yolun en doğrusuna iletir ... ", " ... Şimdi AIlah'tan size bir ışık ve apaçık bir ilahı kelam ulaşmıştır ki onunla Allah, kendi rızasını arayan herkese kurtuluşa götüren yolları gösterir, rahmetiyle onları karanlığın derinliklerinden aydınlığa çıkarır ve dosdoğru bir yola yöneltir", " ... Nitekim sana adım adım her şeyi olduğu gibi açıklayan, bir doğru yol bilgisi, bir rahmet ve Allah'a yürekten boyun eğenlere müjde olarak bu ilahı kelamı indirdik."
Bu ayetlerde anlatılmak istenen şudur: Yüce Allah, dinin sağlam bir esasa dayanması için gerekli olan prensipleri orta ya koymuştur. Kur'an, İslami hayatın ihtiyaç duyduğu tüm genel prensiplere, ya doğrudan veya ictihat (istinbat) yoluyla kaynaklık etmektedir. Nitekim ilk halife Hz. Ebu Bekir'in şöyle dediği nakledilmiştir: "Devemin yuları kaybolsa elbette onu Allah'ın kitabında bulurum!"