Kitabı bitirdim. Zevkle okuyup bitirdiğim bir roman oldu. Yazarın bundan önceki kitaplarından farklı olarak daha sade ve akıcı bir dil kullandığını söyleyebilirim.
Kitap " Bizim bakacak bir saatimiz, gidecek bir işimiz, faturalarını ödemekle yükümlü olduğumuz bir evimiz, başlarına bir şey gelmesinden korktuğumuz bir ailemiz, inandığımız bir tanrımız yok mu gerçekten?sorusuyla ta en baştan itibaren yalnızlık ve kimsesizliğe gönderme yapan bir cümleyle başlıyor. Tanrının bile kendilerini terk ettiğini düşünecek kadar, başkalarının tanrısı diyecek kadar kendilerini yalnız, kimsesiz ve mutsuz hisseden karakterler var kitapta.
Bir sabah uyanıp her şeyini terk ederek sokaklara kendini atan, kafası karışık bir şair Musa...
Şairi intihar etmekten alıkoyan, karanlık geçmişi tuhaf olaylarla dolu, zeki ve hayatı yaşayıp yutmuş Efsun Abla... Sokaklarda hayat kadınlığı yapan Hülya... Hafızasını kaybeden Adnan ve çöpte bulunup onları birbirine bağlayan bebek Matruşka...
Roman onların yaşadıklarını anlatırken kentleşme, barınma, yoksulluk,aidiyet, modern insanın yalnızlığı, hayat ve ölüm temalarını işliyor. Kitabın en beğendiğim karakteri zeki ve espritüel kişiliğiyle
Şairi kendine aşık eden Efsun Abla. Ayrıca şairin aşkını anlatırken, hayatı anlamlandırmaya çalışırken kullandığı şiirsel dil beni büyüledi. Efsun Abla ve şair Musa arasındaki aşk ve diyaloglar kitabın çatısını oluşturuyor. Günümüz insanına kendini ve hayatını sorgulatacak güzel bir roman bence. Kesinlikle tavsiye ederim.