Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

MACERALI BİR TOPLANTI İkinci 3 Mayıs kutlamasını kapalı salon toplantısı şeklinde tertipledik (1956). Aramızda para topladık. Beyazıt'ta Marmara Oteli'nin arkasında bir düğün salonunu kiraladık. Herhangi bir derneğimiz yoktu. Bu toplantıyı hangi teşekkül namına tertipleyecektik? Tertip heyeti olarak üç arkadaş bir dilekçe imzaladık. Toplantılar vilâyetin iznine bağlıydı. O zaman, şimdiki gibi «sınırsız özgürlük» yoktu. Vilâyetin izin vermesi de yetmiyordu. İstanbul'da Sıkıyönetim devam ediyordu. Oradan da müsaade alınması gerekiyordu. Müracaatımız sıkıyönetime gönderildi. Toplantı gününe, hattâ o gün öğleye kadar müracaata bir cevap verilmedi. Anlaşılıyordu ki, toplantının yapılması istenmiyor. Açıkça red cevabı verilmesi uygun görülmüyor, fakat toplantı saatine kadar müracaatın cevapsız bırakılması suretiyle toplantı fiilen imkânsız hale getirilmek isteniyordu. İlânlar yapılmış, duyurma işleri tamamlanmıştı. Saat 14'te başlayacak toplantı için salonu tertiplemek gerekiyordu. Fakat salon sahibi kapıları açmıyor, resmî müsaade evrakını görmek istiyordu. Tertip heyetinden bir arkadaşı sıkıyönetime göndermiştik, ondan da bir ses çıkmamıştı. Öğle olmuştu. Salonun kapısı önünde, sokakta toplananlar çoğalıyordu. Bir taraftan da emniyet görevlilerinin sayısı gittikçe artıyordu. O günün istisnaî bir durumu vardı. Atsız da konuşacaktı. 1952'de Türk Milliyetçiler Derneğinin Ankara'da tertiplediği ve «Devletimizin Kuruluşu» adını taşıyan konferansını verdiği günden beri, ilk defa. Nihayet toplantının başlamasına on beş dakika kala tertip heyetindeki arkadaşımız Sıkıyönetimden döndü. Müsaade verilmişti. Toplantı yapılabilecekti. Salon açıldı, dinleyiciler içeri girdi. Kürsü tertiplendi. Konuşmalar başladı. Program takdimciliği benim üzerimde kalmıştı. Salonda bulunan dinleyiciler arasında bir hayli üniformalı genç gözüme çarpıyordu. Bunlar Askerî Tibbiye talebesiydi. Konuşmacılar, 1944 dâvasının önde gelen isimleriydi. Dr. Hasan Ferit Cansever, Atsız ve İsmet Tümtürk. Arada kahramanlık ve ülkü şiirleri okunuyordu. Askerî tıbbiyelilerden de şiir okumak isteyenler vardı. Onları da programa koyduk. O günlerde, Atsız'ın konuştuğu bir toplantıda şiir okumak askerî tıbbiye talebesi için tehlikeli bir davranıştı. O genç askerlerin, o yürekli doktor namzetlerinin cesaretini göğsüm kabararak hep hatırlamışımdır. Atsız'ın o günkü konuşması, kelimenin tam mânasiyle bir «şâheser»di. Hitabetin en güzel örneklerinden biri sayılabilirdi. Coşkun, edebî, san'atkârca bir konuşma. Salonu ağzına kadar doldurmuş olan kalabalık dinleyici kitlesi tarafından sözleri alkışlarla sık sık kesiliyordu. 3 Mayıs kapalı salon toplantısı tam bir başarı ile bitmişti. Ne kadar sevinçliydik ve geleceğe ne kadar ümitle bakıyorduk. İki yıl önce Yıldız Parkı'nda on-on beş kişiydik. Bugün birkaç yüz kişi olmuştuk. Önümüzdeki yıllarda belki binleri bulacaktık ve sonra yüz binleri. Askeri Tıbbiye talebesi arasında biri vardı. Doğu illerimizin birinden gelmiş kararlı, inançlı bir genç (*) Tayyar Dabbağoğlu. Üstün vasıfları ve engin vatan sevgisi olan, ciddi, çalışkan, faziletli bir arkadaşımızdı. Van Belediye Başkanı iken Ekim 1977'de, bir kaza sonucu, genç yaşta ve en verimli çağında hayata veda etti.. (Sonra Askeri Tıbbiyeden ayrıldı. Edebiyat Fakültesini bitirdi. Değerli bir eğitimci oldu. Hemşerileri onu 1973 seçimlerinde çok sevdiği şehrinin belediye reisliğine bağımsız olarak seçtiler). O gencin yıllarca sonra söylediklerini unutamamışımdır: «O toplantıya arkadaşlarımızı getirmek için çalışıyorduk. Çoğu korkuyor, çekiniyordu. Birkaç arkadaşın dışında kalanlardan bir kısmı da Atsız'a hayranlık duymak değil, hattâ düşmanlık besliyorlardı. O, Atatürk düşmanıydı. İnkılâp düşmanıydı. Mürteciydi. Irkçılık - Turancılık gibi «zararlı» bir fikrin önderiydi. O halde, dedik, gelin dinleyin, bu söylediklerinizde haklı çıkarsanız sizinle beraberiz. Ama haksız olduğunuzu göreceksiniz. O zaman da siz bizimle birlik olur musunuz? Böyle bir anlaşma yaptık. Salonda gördüğün üniformalı tıbbiyelilerin çoğu oraya belki de Atsız'ın aleyhinde gösteri yapmak için gelmişlerdi. Ama toplantı biterken en çok onlar alkışlıyor, Atsız'a en çok onlar sevgi gösterisinde bulunuyorlardı. Sonraki yıllarda aralarından çoğu değerli milliyetçi ve mücadeleci arkadaşlar oldular. Ülkücülüklerinden zerre kadar fedakârlık etmediler». 1956 3 Mayıs'ı ile ilgili olarak 1 Mayıs 1956 tarihli Ocak gazetesinde yayınlanan duyurma haberi şöyleydi: «TÜRKÇÜLÜK GÜNÜ»> Her yıl gayet mütevazi olarak kutlanmakta olan Türkçülük Günü için bu yıl derli toplu bir program hazırlanmıştır. İstanbul'daki Türkçü gençlerin hazırladığı bu program mucibince değerli Türkçüler de bu toplantıda konuşacaklardır. Eski Türk Ocaklarının Umumî Kâtibi ve Türk Yurdu dergisini harbin en kızgın zamanlarında tekrar neşreden Dr. Hasan Ferit Cansever gayet ilgi çekici olduğu tahmin edilen milliyetçilik anlayışını izah edecektir. Tanınmış Türkçü Atsız 3 Mayıs konusunda konuşacaktır. Avukat İsmet Tümtürk, Türkçülük konusunda bir konuşma yapacaktır. Ayrıca şehirden gelecek olan Avukat Bekir Berk'in de o gün bir konuşma yapacağı öğrenilmiştir. Bundan başka Türkçü gençler tarafından şiirler okunacak ve Türkistan ekibi tarafından millî oyunlar oynanacaktır. Toplantı 5 Mayıs 1956 Cumartesi günü saat 14.30'da Beyazıt'ta Manolya Düğün Salonunda yapılacaktır.>> Toplantıdan sonra 11 Mayıs 1956 tarihli Ocak gazetesinde de şu haberi okuyoruz: «TÜRKÇÜLÜK GÜNÜ» Türkçülük günü olarak kabul edilen 3 Mayıs bazı sebepler dolayısıyla ancak 5 Cumartesi günü mütevazi bir şekilde kalabalık Mayıs bir milliyetçi kitle önünde Beyazıt Manolya Salonunda yapıldı. Altan Deliorman'ın açış konuşmasından sonra İstiklâl Marşı ve Hüseyin Namık Orkun Beyin ruhu için iki dakika sükûtla konuşmalar ve şiirlerin okunmasına başlandı. İlk olarak değerli Türkçülerden İsmet Tümtürk Türkçülük hakkında veciz bir konuşma yapmıştır. Bunu müteakip genç şair Ayhan İnal kendi yazdığı bir şiiri okuyarak gençliği vakur bir heyecana sevk etmiştir. Bazı arkadaşların okudukları hamasî şiirlerden sonra değerli büyüğümüz Hasan Ferit Cansever uzun fakat ilgiyle takip olunan güzel bir konuşma yapmış, tekrar şiirler okunmuştur. Son konuşan hatip Nihâl Atsız olmuş, yer güzel hâtıraların yâdıyla süslediği konuşması dinleyicileri hayran bırakmıştır. Türklüğün vermiş olduğu efendi bir ruhun hâkim olduğu salonda son zamanlarda müteaddit topluluklarda sık sık rastlanan iğrenç taşkınlıkların hiçbirisi olmamıştır. Vatan sevgisinin bir araya topladığı gençler, kalpleri biraz daha Türklük dolu olduğu halde salonu terk etmişlerdir.>>
·
308 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.