Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

186 syf.
9/10 puan verdi
Attila İlhan şiirlerini beğenirim. Hatta çok beğenirim. Farklı bir tarza sahip olmasına rağmen Hilmi Yavuz, Sezai Karakoç, Cahit Kulebi, İsmet Özel, Haydar Ergülen, Şükrü Erbaş'ı sevdiğim gibi. Bunlar en beğendiklerim. Herbiri farklı bir estetik, söyleyiş, ideoloji sahibi. Attila İlhan şiiri sonraki kuşakları "esir eden" bir şiir. Dönemindeki gençler ve sonrakileri şiirleriyle "yönlendirmiştir". Tekrar tekrar okudum şiirlerini. Bu kitap, gözden kaçmıştı. İçinde iki güçlü şiir vardı, bol romantizm barındıran ve güçlü söyleyişe sahip. Asım Bezirci kitabın sonunda Attila İlhan'ı anlatmış. Tanımak için yararlı olabilir: "Attilâ İlhan birdenbire üne erer: Henüz yirmi bir yaşındadır, adını çok kimse duymamıştır, öyleyken 1946 c h p Şiir Yarışması’nda ikinciliği kazanır! Fazıl Hüsnü, Cahit Sıtkı gibi tanınmış ustaların da katıldığı bir yarışmada ödül almak kolay değildir. Bu yüzden, olay edebiyat çevrelerinde şaşkınlık yaratır. Herkes merakla sorar: Kimdir bu zeki ve kabiliyetli genç? İlhan, şair bir babayla roman meraklısı bir annenin çocuğudur. 15 Haziran 1925’te Menemen’de doğar. Şiire İzmir’de ilkokul sıralarında başlar. Üçüncü sınıfta ilk şiirini yazar. Ortaokulda romanlar karalar. Önce babasının etkisiyle halk ve divan şiirlerine eğilir. Sonra, Nâzım Hikmet’le karşılaşır. Bir aile dostunun kitaplığında Gece Gelen Telgrafı görür. Okuyunca enikonu çarpılır. Hemen onun yolunda şiirler dizmeğe koyulur. Daha da önemlisi: Lise birdeyken gizli bir örgüt kurar. Fakat polis bunu çabuk öğrenir. Yakalanır. Bir süre hapiste yatar. Çıkınca yargılama sonucu, altı aya hüküm giyer. Yaşı küçük olduğundan cezası ertelenir ama, okuldan kovulur. Babası kaymakamlık göreviyle Adana’nın Bahçe kasabasına atanır. Oradan Danıştay’a başvurur. Epey uğraştıktan sonra oğlunun okuma hakkını geri alır. İlhan 1944’te İstanbul’a gelir. Yarıda kalan öğrenimine ve şiire burada devam eder. Hapisteyken tanıştığı bir solcu (tornacı Ömerj onu uyarmış, Yeni Edebiyat dergisini salık vermiştir. Balıkçı Türküsü ile bir hikâyesini oraya gönderir. Şiiri basılınca sevinçten uçar. Yazık ki bunun arkası gelmez. Polis peşindedir. Arada bir onu alır Müdüriyet'e götürür, hücreye atar. Gerçi her seferinde kurtulur, ama dergilerde görünmekten de çekinir. Öğrenimini tamamlamağa çalışır, başarılı bir öğrenci olur. Ancak, bir yıl sonra Yücel dergisinde Beter oğlu takma adıyla Döşeme'yi yayımlar. Bu, Gâvurdağlarından Rivayet adlı bir destan denemesinin “ giriş” parçasıdır. İlhan o sırada bir yandan halk ve divan şiirini, öbür yandan toplumcu şiiri tutkuyla okur. Dertli, Gevheri, Zihni, Köroğlu, Dadaloğlu, Yunus Emre, Pir Sultan Abdal / Nedim, Baki, Fuzuli / Yahya Kemal, Ahmet Haşim / Nâzım Hikmet, H. İzzettin Dinamo, Ö. Faruk Toprak, A. Kadir, Niyazi Akıncıoğlu en sevdiği şairlerdir. Fakat Garipçi şairlerden hoşlanmaz. Orhan Veli' yi, Melih Cevdet'i, Oktay Rifat'ı -kendi deyimini kullanalım- “ bobstil ve alafranga” bulur. “Taklitçilik ve formalistlik” lerine kızar. (Bu kızgınlık ilerde garipçiliği kıyasıya eleştiren yazılara dönüşecektir.) 1946’da Gün dergisine gene A.İ. Beteroğlu imzasıyla birkaç şiir gönderir. Aynı yıl, lise son sınıf öğrencisi iken Cebbaroğlu Mehemmed şiiriyle yarışmaya katılır. Kazanınca yer yerinden oynar. Öyle ki Nurullah Ataç dahi hayranlığını açıklamaktan kendini alamaz: Attilâ İlhan'm “büyük koçaklamalar yazmağa özeneceğini sanıyorum. Onda, öyle işlere girişeceğini, girişince de başaracağını umduran bir güç seziliyor, erkekçe bir ses duyuluyor. Yeni ozanlarımızın en iyilerinden biri diye sayabiliriz. ” Okulu bitirince, Gün'de Şafak Vakti Dünya adlı savaş destanından parçalar yayımlar. Bunları Genç Nesil, Fikirler, Adım Adım, Yirminci Asır, Ses, Varlık dergilerinde kendi imzasıyla çıkan şiirler izler. Yazdıkları büyük bir ilgiyle karşılanır. Kısa zamanda edebiyat çevresine kendini kabul ettirir. .... Liseyi 1946’da bitiren İlhan Hukuk Fakültesi’ne girer. Fakat üçüncü sınıfta okulu bırakır, 1949’da Fransa ’ya gider. Orada hem Fransız edebiyatını öğrenir, hem de sol hareketleri inceler. Yurda dönünce Abbas Yolcu başlığıyla gezi notları yayımlar. 1950’de Türkiye Sosyalist Partisi’ne girer, Gerçek gazetesinde çalışır. Bir çevirisinden kovuşturmaya uğrar. Yargılaması sürerken, 1952’de Türkiye’ye geldiğinde bazı kararlara varmıştır. Bunlar gereğince bir yandan Garipçileri, öbür yandan öncüleri (eski gerçekçileri) eleştirmeğe, Atatürkçülüğe yaslanan bir “ sosyal realizm” kurmağa girişir. Bu yolda Kaynak, Yeditepe, Mavi dergilerinde yayımladığı yazılar sağcı basının tepki ve saldırısıyla karşılaşır. Peyami Safa onu Moskova ajanlığıyla, Nurullah Ataç ise komünistlikle suçlar. Bunun üzerine, çevresindeki gençler korkarak dağılırlar, İlhan yalnız kalır. Demokrat Parti baskıyı gittikçe artırır. Gerçek, Yeryüzü, Beraber, Mavi kapanır. Toplumcu örgüt ve yayınlar için davalar açılır. Devrimci şairler ya susar, ya direnir, ya da biçimciliğe kayarlar. Edebiyatta kaçak, kötümser ve bireysel bir hava eser. Bu hava İlhan’ı da etkiler. O da toplumsal konulardan çok bireysel yaşantıları işlemeğe koyulur. Yalnızlık, bunaltı, umutsuzluk, yolculuk ve aşk temlerine öncelik verir. ... Özetlersek, İlhan’m şiir serüveni toplumcu şiirimize olduğu kadar, bireyci şiirimize de yeni boyutlar kazandırma yolundaki çabaların serüvenidir."
Asım Bezirci
Asım Bezirci
Korkunun Krallığı
Korkunun KrallığıAttila İlhan · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020846 okunma
·
1 artı 1'leme
·
670 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.