Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Ne garip değil mi; şehir yaşamı insanlara o kadar çok tecavüz ediyor ki, girmeye korktuğumuz hastaneler bile bize daha sakin ve güvenli geliyor. Artık en büyük belamız hız.... Sürekli bir yere birilerinden önce gitmek, işimizi hızlı yapmak, yemeği çabuk yemek, annelik babalık görevlerini hızlıca yerine getirmek, ülkemiz için hızlıca kararlar almak, biri hakkında bir şey duyduğumuzda hızla eleştirivermek, ibadetleri hızlı yapmak, denize hızla girip çıkmak, güneşlenmek, arabayı hızlı kullanmak... Bu yüzden belki de herkes yürümüyor, koşuyor; İzle herkes yavaş yavaş değil, tıka basa yiyor. Kimse yanında, sağında solunda olup bitenleri görmüyor, göremiyor. geç, bak geç, dinle geç, konuş geç, yap geç kültürü her yere yayılmış durumda. Ama hastaneler hızın azaldığı en önemli yerlerden biri. Ne yaparsan yap, ne doktoru ne de hastalığı hızlandıramazsın, iyileşmeyi de hemen gerçekleştiremezsin; çünkü hiçbiri sizin elinizde değildir. O zaman hayatımızdaki bu hızın nedeni ölümü gölgelemek için değil mi? Her şeyin tadına bakma ihtiyacı, onu da bunu da tadıp yaşayamadan ölüp gideceğim inancı. Hızla giden insanlar nereden görsünler yanından geçen susamış kediyi, nasıl duysunlar yardım edin çığlıklarını, nereden bilsinler yan dairesinde yaşanan zulümleri? Hız bizi birbirimizden ayıran, birbirimizden haber almamızı engelleyen, birbirimizi okumamızı yok eden bir şey. Üstelik dünyamızda her yerde hızlanmayanın dışlandığı bir iş, sosyal ve aile hayatı hâkim. Senin gibi hızlı olmayanların tembel diye adlandırdığı bir dünya var. 200 km hızla giden bir arabada yolculuk ederken, yanından geçtiğin şeyleri ne kadar algılayabilir ya da anlayabilirsin? Bu yüzden yok ediliyor yeşil alanlar; işte bu yüzden çime basmak yasaktır inancı... İnsanoğlu kendini engelleyen ne varsa yok ediyor. Dar alanda daha hızlı hareket edelim diye, tüm yeşilliklerin yerine binalar, yollar yapılıyor. Oysa bizi yavaşlatan ve iyileştiren doğa değil miydi? Onun da intikamı hepimize bıraktığı depresyon olmalı. Hızlı yaşayan insan kendini engelleyen ne varsa istemiyor ya da yok ediyor. Bu sebepten artık kadınla erkek evlenmiyor ya da evlense bile çocuk yapmıyor. Yaşamlarımı engelleyecek, kendilerini ve kariyerlerini yok edecek şeyleri hayatlarında istemiyorlar. Babaannelere ve dedelere ayrılan zamanlar iyice azaldı; çünkü onların varlığı ölümü ve yavaşlamayı çağrıştırıyor. El öperek akrabalık ilişkisi kuran ve öptüğü elin sahibini bile aylarca hatırlamayan bir topluluğuz artık. Kendimizden ve birbirimizden nereye kadar hızla kaçacağız? Hız popüler kültürün hediyesi oldu bize ve her şeyi parayla ilişkilendirdi. Bu yüzden arkadaş ve dostlarla bir aradayken bile çok oturamıyoruz. Yapılan sohbetin bizim için maddi ya da statü çıkarı yoksa, oradan hemen uzaklaşmak istiyoruz. İnternette geçirdiğimiz zamanlar uzadıkça kişisel egoların tatmin edilmesi devreye giriyor ve orada da ego beslenmeli diyoruz. Toplantılar, davetler, buluşmalar... hepsi de çıkar varsa sohbet var yaklaşımına dönüştü. Ama hastaneler ve cenazeler yavaşlatıyor insanı, parayla değer bulmayan ne varsa, bilin ki insanın asıl ihtiyacı oradadır. Keşke hızımızı azaltabilsek, yola çıkmadan önce yolu bitirip bitiremeyeceğimize dair hesaplar yaparak yoldan olmasak. Yavaşlamanın getirdiği zenginliği bir hissedebilsek. Farkında mısınız, hızımız arttıkça birbirimizden öğrenmemiz gereken şeyleri de öğrenemiyoruz. Çocuklar anne babalarından değerleri öğrenemiyor ve bu öğrenilmemiş değerler yüzünden ileride ciddi boşluklar oluşuyor; ama boşluklar boş kalmayı sevmez, mutlaka dolmak ister. Peki, neyle dolduklarını biliyor musunuz? Öfke, hırs, ahlaksızlık, yalan, haz, alkol, uyuşturucu, internet ve daha sayamadıklarımla... Zihin ve beden hızımızı azaltmalıyız. Para gelmeyecek ve çıkarımız olmayacak yardım, sohbet, kurs, hobi alanlarına önem vermeliyiz. Daha yaşarken bazı şeylerimizi öldürmeliyiz. Seçenekleri artan insanın mutsuzluğu da artıyor, çünkü hangisini seçerse seçsin, aklı diğerlerinde kalıyor. Sonra hızla daha çok çalışıp, gidip diğerlerini de almak istiyor; çünkü alamadıkça kendini eksik hissediyor. Paranın bu kadar önem kazandığı bir çağda manevi huzurdan söz etmek samimiyetsizlik olur. Ne kadar çok insan sorunlarıyla baş edemez hale geldi. Antideprasan cumhuriyeti olduk. Herkesin çantasında reçeteli ya da reçetesiz haplar. Günlük sorunlar için bile ilaç alan insanlar var. Halbuki günlük sorunları çözmeye çaba sarf ettikçe iyileşeceğini unutuyor, orada da hızla iyileşme isteği olduğu için hap alıp geçiştiriveriyor. Hız aslında çağımızın en büyük problemi. Anneler ve babalar bu hızın kurbanı oldular. Hızlı arabalar, uçaklar, gemiler, metrolar, taksiler, otobüsler yüzünden evleri ile işyerleri, akrabaları ile dostları çok uzaklarda. Ve çocuklar uzağa giden anne babalarıyla zaman geçiremiyor. Erkek çocuklarına bir bakın: Babasıyla savaşması, güreşmesi, boğuşması gerekirken, enerjileri hep içlerinde kalıyor. Erkek çocukları güveni, ahlakı, gücü babayla savaşarak öğrenir, ama şimdi öğrenemeden büyüyor, hatta eksik kalan yanlarını televizyon ve internetle dolduruyorlar. Artık onlar için ailenin değeri, ahlakı ve duyguları önemli değil. Medya ona güç ve ahlak adına ne verirse onu kabul etmeye, onun dışındaki her şeyi reddetmeye başlıyorlar. Zaten eve uzaktan ve yorgun gelen ebeveyn evde çocukla kaliteli sohbet etmiyor, iki saat TV karşısında durup uykuya gidiyor. Artık nesil kendisine haz veren neyse ona tapınmaya başlıyor. Bu da onlara ilişkiler, aşk, okul ve iş hayatında acelecilik getiriyor. Boşanmalar artıyor, sık sık iş değiştiriliyor. Arkadaşlar hayatlarına girip çıkıyor ve sonunda slogan sözlerle hayat yorumlamaya başlıyorlar. Hız mahvetti bizi ve hızın olmadığı alanlar iyileştirecek bizi. Paranın satın alamadığı alanlar. Hastaneler, hasta ziyaretleri, cenazeler, aile büyükleri, televizyonsuz odalar, internetsiz masalar, yürünen yollar, çiçek ekilen topraklar, sohbet edilen banklar, kulaç atılan dalgalar, dua edilen ibadethaneler, okunan kitaplar, araştırılan kavramlar, su verilen kediler, başı okşanan yetimler... Bizi hızın olmadığı alanlar iyileştirecek.'
··
580 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.