Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Birçok nasırlı, kuvvetli el bana içten bir sevgiyle uzatıldı. Bazıları elimi tam anlamıyla arkadaşça sıktılar, ama böyleleri azdı. Diğerleri benim birazdan onlardan büsbütün başka bir adam olacağımı pekâlâ anlıyorlardı. Şehirde ahbaplarım olduğunu, benim buradan doğruca o beylere gidip onlarla yan yana, akran gibi oturacağımı biliyorlardı. Bunu anladıkları için benimle güler yüzle, tatlılıkla, ama bir arkadaşla değil de, tanıdık bir beyle vedalaşır gibi vedalaşıyorlardı. Bazılarıysa arkalarını dönüp selamımı hiç almıyordu. Arada nefretle bakanlar da çıktı. İş trampeti çaldı. Hepsi işe gitti, ben evde kaldım. Suşilov bu sabah herkesten önce kalkmış, çayımı yetiştirebilmek için kendini paralamıştı. Zavallı Suşilov! Ona eski hapishane çamaşırımı, gömleklerimi, pranga kayışlarımı, biraz da para verince, ağlamaya başladı. Dudaklarının titremesini zapt etmeye çalışarak: — Bunu değil… bunu istemiyorum ben! diyordu. Sizden nasıl ayrılacağım Aleksandr Petroviç? Kimim kalacak siz gidince? Akim Akimiç’le de son defa vedalaştık. — Sizin de çok bir şeyiniz kalmadı! dedim. Elimi sıkan Akim Akimiç: — Ben daha çok pek çok kalacağım burada efendim, diye mırıldandı. Boynuna sarıldım, öpüştük. Mahpusların işe çıkmalarından on dakika sonra biz de, yani ben ve hapishaneye birlikte geldiğim arkadaşım, bir daha dönmemek üzere hapishaneden çıktık. Prangalarımızın sökülmesi için demirhaneye gitmemiz gerekiyordu. Hem bu defa arkamızdan süngülü bir muhafız gelmiyordu. Çavuşla birlikte gittik. Prangalarımızı istihkâm atölyesinde mahpuslarımız çıkardılar. Arkadaşımınkinin çıkarılmasını bekledim, sonra örse yaklaştım. Demirciler yüzümü öte yana çevirip ayağımı arkadan kaldırarak örsün üstüne koydular… Telaşlanıyor, işi ellerinden geldiği kadar iyi, ustalıkla yapmak istiyorlardı. Ustabaşı emirler yağdırıyordu: — Perçini döndür, önce perçini döndür! Tut şöyle, hah!.. Şimdi vur çekici! Zincirlerim düştü. Eğilip kaldırdım. Elime alıp son bir kez bakmak istiyordum. Daha biraz önce bunların ayaklarımda olduğuna şaşıyordum. Mahpuslar kesik, kaba, ama nedense memnun seslerle: — Haydi uğurlar olsun! dediler. Tanrı’ya emanet olun! Evet Tanrı’ya emanetiz artık! Hürriyet, yeni hayat, yeniden doğuş… Ah ne tatlı bir an bu!
·
177 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.