Nurullah Genç ile tanışmam tesadüfe dayanıyor. Geçen ay ramazanın ortalarında öylece YouTube’da gezinirken “Hindiba” şiirini seslendirdiği videoya denk geldim, iki üç şiirini daha dinledim, sonra da “Yağmur” şiirinin arka planını hayat hikayesiyle birlikte anlattığı videoyla taçlandırmış oldum. Bunların hepsi nerdeyse bir saat içinde oldu. İyi de oldu. Bende çok tatlı bir izlenim bıraktı Nurullah Genç: nazik, tek tek konuşan ama su gibi anlatan, sakin bir beyfendi. Konuşurken gözlerinin içi parlıyor sanki. Hayat dolu olduğu belli, samimiyetiyse ortada. Çok şen bir karaktere benziyor. Dolayısıyla dinlemesi de keyifliydi. Ben nedense hafif Attila İlhan havası da sezdim satırlarda.
Her ne kadar “dinî” ağırlıklı programlara katılsa da ben dinden bağımsız dinlenebileceğini ve okunabileceğini düşünüyorum. Ben öyle anladım ve yaptım. Aynı tür olmasa da şununla karşılaştırabilirim daha iyi anlaşılması için: geçenlerde Kemal Sayar okumak istemiştim fakat yirmi sayfa devam edemeden yarım bıraktım. Kendisinden bu kadar din, tasavvuf ağırlıklı bir anlatım dili beklemiyordum çünkü. Hem bu anlatım şeklini beğenmediğimden, hem de öyle olduğunu bilmediğimden kaynaklı bu, zira bilenler zaten çok severek okuyor Kemal Sayar’ı. Ama dediğim gibi bu “vibe” Nurullah Genç’te yok, en azından ben rastlamadım ne dinlediklerimde, ne okuduklarımda.
Bu şiirlerine gelirsek; dediğim gibi şairi öncesinde tanıyıp dinlediğim için galiba, onun tonlamasıyla okuduğumu hissettim. Her birini anlamasam da genel olarak sakin bir hava var. Sevilen var, doğa ögeleriyle süslenmiş, diğer bir tarafta da seven var, acı çeken ve galiba isyan da eden ama sert bir şekilde değil. Tatlı bir acı çekme ve isyan etme durumu gibi. Ben öyle anladım. Nurullah Genc’in konuşurkenki samimiyetini satırları arasında bulmak ya da anlamak zaten büyük olasılık.
Özellikle son şiirlerini beğendim. Birkaç alıntı:
“beni sen sürükledin şaşkın fuarına
neşeyi vurgularken gözlerin heyhat
o müzmin gülümseme damlıyor burçlarından
ölesiye gamlı yüzünün diğer yanı
bir bozgun yaşayan kalabalıklar için
bozukken dönmedolap
çarpışan otolardan süzülüyor saldırganlık içgüdümüz
şoförken bir başkasın / muavinden bir başka
düşerken gülüyorum / kalkarken gülüyorum
sen bende yaşıyorsun çocukluk günlerini
ben sende on asırlık kahra gömülüyorum
beklesin vatan” (s.69)
“kimisi yumuşaklığın numunesidir
kimisi sessizliğin
bilmem ki / nasılım bakışlarında
hasta mı / yalnız mı / karanlık mıyım
bin yıllık değil de / bir anlık mıyım
aramızda tarih / Veda tepesi
aynı yoğunlukta sevmiyor dünya
şairim / limanı yaralı gemilerin
onlar gemiye kaptan
beklesin vatan” (s.71)