Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Linguist için iletişim bir olgudur, hatta çok açık bir olgudur. insanlar gerçekte başka birileriyle konuşur. Fakat ontolojik bir inceleme için iletişim bir enigma/muamma, hatta bir mucizedir. Neden? Herhangi bir diyalojik söylem yapısının mümkünlüğünün ontolojik şartı olarak bir arada olma, her İnsanî varlığın temel yalnızlığını aşma yahut üstesinden gelme yolu olduğu için. Yalnızlıkla, bizim genellikle kalabalıkta izole edilmişlik hissetmemizi, yahut tek başına yaşamamızı ve ölmemizi değil, çok daha radikal anlamda, kişinin tecrübe ettiği şeyin başka bir kişiye falan falan tecrübe olarak bütünüyle nakledilemeyeceğini kasdediyorum. Benim tecrübem doğrudan si­zin tecrübeniz olamaz. Bir bilinç akışına ait bir olay, aynen bir başka bilinç akışına nakledilemez. Ancak yine de benden size bir şey intikal eder. Bir şey bir hayat alanından bir diğerine nakledilir. Bu bir şey tecrübe edilmişlik olarak tecrübe değil, onun anlamıdır. İşte mucize. Tecrübe edilmiş bir şey olarak tecrübe, yaşanmış bir şey olarak tecrübe özel kalır, ancak anlamı, yani mânası genel hale gelir. Bu tarzdaki iletişim, yaşanmış tecrübenin yaşanmış bir şey olarak radikal iletilemezliğinin/nakledilemezliğinin aşılmasıdır. Olay ile anlam diyalektiğinin bu yeni boyutu dikkate değerdir. Olay yalnızca ifade edilmiş ve nakledilmiş bir şey olarak tecrübe değil, aynı zamanda öznelerarası mübadele, diyalogun vuku'dur. Söylem ânı diyalog ânıdır. Diyalog iki olayı, konuşma ve dinlemeyi, birbirine bağlayan bir olaydır. Bu diyalojik olaydan dolayı, anlam olarak anlama homojendir. Dolayısıyla som şudur: söylemin kendisinin diyalog olayında anlamlı olarak iletilebilen boyutları nelerdir? Bu somya verilebilecek ilk cevap açıktır. İletilebilen şey her şeyden önce söylemin önerme içeriğidir, ve biz asıl kriterimize — anlam artı olay olarak söylem — döneriz. Bir cümlenin mânası, tâbir caizse, cümleye "dışsal" olduğu için nakledilebilirdir; söylemin kendisine bu dışsallığı —olayın anlamında kendini-aşkınlığıyla (self-transcendence) sinonimdir — söylemi başkasına açar. Mesajın nakledilebilirlik temeli anlamının yapısındadır. Bu, bizim hem özdeşlik fonksiyonu (burada taşıyıcı mantık öznesidir) hem de ifade fonksiyonunun (potansiyel olarak evrenseldir) sentezini iletebildiğimize imada bulunur. Biz bir kimseyle konuşurken, özel adlar, işaret zamirleri, ve belirli tasvirleri içeren, genel aygıtlar sayesinde söylemek istediğimiz biri­cik şeye işaret ederiz. Ben, tekil bir tecrübeye genel bir boyut kazandıran gramatik aygıtlar sayesinde, başkasının kendi işaret ettiğim aynı kelimeyi belirlemesine yardım ederim. Aynı şey, leksikıl entitelerin türle ilgili boyutunca iletilen yüklemin evrensel boyutu için de geçerlidir. Elbette, bu ilk karşılıklı anlama düzeyi bazı yanlış anlamalardan mahrum değildir. Kelimelerimizin çoğu polisemiktir (çok anlamlıdır); birden fazla anlamları vardır. Ancak, tâbir caizse, kelimelerimizin polisemisini eleyecek, mümkün yorumlar plüralitesini, yani kelimelerin denmemiş polisemisinden kaynaklanan söylem belirsizliğini azaltacak söylemin kontekstüal fonksiyonudur. Ve kontekstin bu eleyici fonksiyonunu harekete geçirecek olan şey diyalogun fonksiyonudur. Kontekstüal olan diyalojik olandır. İşte tam bu anlamdadır ki, diyalogun kontekstüal rolü önerme içeriğiyle ilgili yanlış anlama alanım daraltır ve tecrübenin iletilemezliğini kısmen aşar. Fakat, önerme içeriği söyleme ile ilgili edimin (locutionary act) bağlantılı olduğu yegâne unsurdur. Peki konuşma ediminin başka boyutlarının, özellikle de söyleme içinde yaptığımız şeyin (illocutionaıy act) iletilebilirliği konusunda ne diyebiliriz? Eylem ile yapı, olay ile anlam diyalektiğinin en kompleks olduğu yer burasıdır. Söylemin ya tasvir edici yahut icracı, ya bir şeyi ifade etme edimi veyahut emir, arzu, söz verme, veya uyan edimi olan karakteri nasıl iletilebilir ve anlaşılabilir? Daha radikal bir biçimde dile getirmek gerekirse, konuşma edimini söyleme içinde yapılan bir şey (illocutionaıy act) olarak iletebilir miyiz? Bir söyleme içinde yaptığımız şeyi (illocutionary act) bir diğer söyleme içinde yaptığımız şeyle (illocutionaryact) karıştırmanın bir önerme edimini yanlış anlamaktan daha kolay olduğuna kuşku yoktur. Asıl sebep linguistik olmayan (nonlinguistic) olguların linguistik işaretlerle birbirine sarılmış olmasıdır, ve bu faktörleri — fizyonomi, jest, ve ses tonlamasını kapsayan faktörleri -somut birimlere/ünitelere dayanmadıkları, kodlan daha değişken ve mesajlarını gizlemek yahut taklit etmek daha kolay olduğu için yorumlamak daha güçtür. Yine de söyleme içinde yaptığımız şey (illocutionaıy act) linguistik işaretler olmaksızın düşünülemez. Onlar, zamanlar ve kodifiye edilmiş zarf terimleri yahut başka muadil dolaylı aygıtlara ilaveten bildirme kipi, şart kipi, emir kipi, ve dilek kipi gibi gramatik kiplerin kullanımım içerir. Yazı, yalnızca bu sözlü/şifahî konuşmanın linguistik işaretlerini korumakla kalmaz, aynı zamanda konuşucu bir yazar haline geldiğinde gözden kaybolan fizyonomik ve mimik/jest içeren ifadeleri göstermek için tırnak işareti, ünlem işareti, som işareti gibi tamamlayıcı farklı göstergeler de ilave eder. Dolayısıyla, söyleme içinde yaptığımız şeyler (illocutionaryact), "gram erleri olayı açık bir yapıyla teçhiz ettiği ölçüde birçok şekilde iletilebilir. Ben, söylemek suretiyle yaptığımız şeyin (perlocutionary act) — korkutma, baştan çıkartma, ikna etme gibi konuşarak yaptığımız şeylerin — bu tür edimlerde linguistik olmayanın linguistik olan üzerinde öncelikli olduğu ölçüde, konuşma ediminin en az iletilebilir boyutu olduğunu söyleme eğilimindeyim. Söylemek suretiyle yapma (perlocutionary) fonksiyonu aynı zamanda en az iletilebilir fonksiyondur; çünkü bir davranış anlamında "cevap/tepki" doğuran bir "uyaran/sitimulus" türünü değil, dinleyici tarafından kabul niyetini gerektirmesi dolayısıyla en az intensiyonel edimdir. Söylemek suretiyle yapma (perlocutionary) fonksiyonu, daha ziyade edim karakteri ile dilin refleks karakteri arasındaki sınırı belirlememize katkıda bulunur. Söyleme ile ilgili edim (locutionary act) ve söyleme içinde yaptığımız şey (illocutionary act), maksatları ne iseler o olduklarının — tekil bir belirleme, evrensel ifade, beyan, emir, arzu, söz verme, vb. — kabul edilme niyetini ima ettiği ölçüde edimlerdir — ve dolayısıyla olaylardır. Bu kabul edilme rolü, bize, söyleme niyetinin kendisinin bir ölçüde iletilebilir olduğunu söyleme imkânı verir. Niyetin niyet olarak yalnızca konuşucunun tecrübe ettiği psikolojik bir boyutu vardır. Sözün gelişi, söz vermekte vaat/taahhüt; iddiada inanç; arzuda istek; vb. söz konusudur; ve bu Searle'ün analizini izlersek, konuşma ediminin psikolojik şartını oluştyrur.5 Ancak bu "zihin edimleri" (Peter Geach) kökten iletilebilemez değildir. Onların gayesi kabul edilmiş olma niyetine, dolayısıyla başkasının niyetinin niyetine imada bulunur. Bu böyle bir şey olarak başkasınca tanımlanmış, onaylanmış, ve kabul edilmiş olmaya ilişkin niyet, bizatihi niyetin parçasıdır. Husserl'in vokabüleriyle diyebiliriz ki, o psişik olandaki noetik olandır. Noetik olanın kriteri iletilebilirlik niyeti, yani intensiyonel edimin kendi içindeki kabul görme beklentisidir. Noetik olan, diyalog olarak söylemin ruhudur. Bu yüzden, söyleme içinde yaptığımız şey (illocutionary act) ile söylemek suretiyle yaptığımız şey (perlocutionaıy act) arasındaki farklılık, benim niyetimi kabul etmesi vasıtasıyla dinleyicide belirli bir zihin edimi üretecek niyetin ilkinde mevcut ve İkincisinde namevcut olmasından başka hiçbir şey değildir. Bu niyetlerin karşılıklılığı diyalog olayıdır. Bu olayın taşıyıcısı, kabulün kasdedilen anlamın içerdiği "gramercidir. Bu olay ile anlam diyalektiği tartışmasını neticelendirmek için, dilin özel tecrübenin genel/açık hale geldiği sürecin ta kendisi olduğunu söyleyebiliriz. Dil bir dışavurumdur; bu bir içevurumun (impression) aşkınlaşarak dışavurum (ex-pression) haline geldiği, yahut başka bir söyleyişle, psişik olan noetik olana dönüştüğü için böyledir. Dışavurum ve iletilebilirlik bir ve aynı şeydir, çünkü onlar hayatımızın bir unsurunun söylemin logos'una bu girişinden başka bir şey değildir. Orada, en azından bir an için de olsa, söylemin müşterek ışığı hayatın tenhalığını doldurur.
114 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.