Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

184 syf.
·
Puan vermedi
Çok okunurluğu sayesinde herkesin radarına giren bu kitap, sevimli ve sempatik görünen isminin tam aksine ağır dramla okuyucuyu karşı karşıya bırakıyor. Dramdan pek fazla hoşlanmayanlar için ve bence edebi yön arayanlar için beklenti altı kalmasına rağmen kendisini sonuna kadar okutabilen bir kitap. Başkasının acısı üzerinden empati yapmanın insanlara garip bir şekilde estetik zevk vermesi bu kitabın okunurluğunda ki en önemli faktör. Klasik bir benzetme olacak ama acı yemek gibi bir döngü. Kitabın dramın ve acının sanatsal hazzını alabilmeyi vaat ettiğini söylemeliyim. Yazarın gerçek hayatına çok yakın olan bir hikaye olduğunu da göz ardı etmeden okumamız gerekir. Çünkü psikolojik ve sosyolojik açıdan bizlerin belki başına gelmeyen belki hayalimizde canlandırmayı bile beceremediğimiz belki de tam bağrında olduğumuz gerçekliklerin üzerine gitmemizi sağlıyor. Zeze adında küçük bir çocuğun yoksul bir ailedeki zorlu yaşantısını, babasının işsizlik yüzünden girdiği bunalımı ve annesinin çalışmak zorunda olup kendisiyle ablasının ilgilenmesini, şımarık bir çocuk olduğu için yediği dayakları, kilisede tanrı tasvirini ve bir sokak müzisyenini baba figürü olarak görüp yakınlaşmasını, kendisini özgür hissettiği yer olan dayısının yanında geçirdiği zamanları, beş yaşında okula gitmeden kendi başına okuma yazmayı öğrenebilecek kadar zeki olması ve okul serüveni, farklı bir eve taşınmak zorunda olup orada yalnızlığını gidermek için edindiği hayali arkadaşı şeker portakalı ağacı ile konuşmalarını, Portekizli diye bilinen karakterle aralarındaki bağı, Portekizli'nin ölümü ve ağacının kesilecek olması üzerine yaşadığı üzüntü sonucu hastalanmasını kitabın özet kısmına koyabileceğimiz temel olayları olarak nitelendirebilirim. Hikaye örgüsünden daha çok yaşantılar içinde aktarılan duygu ve diyalogları sizlere aktarmak isterdim fakat doğrudan okumadan bu aktarımı yapmak yetersiz kalacaktır. Yine de bir pasajı eklemek istiyorum. Uzun uzun burnumu çektim. "Önemi yok, onu öldüreceğim!" "Ne diyorsun sen küçük; babanı mı öldüreceksin?" "Evet yapacağım bunu. Başladım bile. Öldürmek, Buck Jones'un tabancasını alıp güm diye patlatmak değil! Hayır. Onu yüreğimde öldüreceğim, artık sevmeyerek... Ve bir gün büsbütün ölecek." Kitap boyunca hep bir kurtuluş, iyiye gidiş anı beklentisi içinde oldum ama kitap bittiğinde gerçek hayatın yansımasından alındığını hatırladım. Kitabın ülkemizde belirli bir yaş grubuna içeriğindeki kötü sözler nedeniyle yasaklanmış olduğunu öğrendiğimde ikilemde kaldım. Bu ikilemin nedeni ise yasaklanma sebebinin kötü sözler ve kötü örnek oluşturabilecek davranışları içeriğinde barındırdığı gerekçesiyle olması. Maalesef bu kitapta geçen söz ve tavırlarla kıyaslanamayacak kadar fazlasına çocuklarımız günlük hayatta ve sosyal medyada maruz kalıyorlar. Bu yüzden obez birinin bol porsiyonlu yemeğinin yanına diyet içecek söylemesi kadar anlamsız bir çaba. Fakat ikilemde kalma sebebime gelirsek kitabın psikolojik yönü küçük yaştaki okuyucular için tahribat oluşturma potansiyeline sahip. Bu gerekçeyle yasaklanmış olsaydı anlamsız bulamayacağımı söyleyebilirim.
Şeker Portakalı
Şeker PortakalıJosé Mauro de Vasconcelos · Can Yayınları · 2022229,4bin okunma
··
3.307 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.