Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

·
Puan vermedi
Sührap mi yoksa Oedipus mu?
Pamuk'un bu kitabı, seksenlerin ortasinda Kuyuculugun son temsilcisi Mahmut usta ile Çırak Cem'in kayip-yeni baba ikileminde geçer. Kahramanımız Cem'in, seksen darbesinden sonra hapishaneye düşüp işkence gören babası ile olan inişli-cikişli, sevgi- sevgisizlik sarmalında geçen bir ilk çocukluk döneminden sonra, evin idaresini üstüne alarak hayat macerasına atilmasi ile başlar. İdeal bir baba arayisinda olan Cem, Mahmut ustayı kendine baba olarak görür. Darbenin yoğun atmosferi altinda siyasal baskıdan bunalip, bir nevi kendi köşesine çekilip hayata küsen gerçek babasından sonra, kendisine masallar, efsaneler analatan bu bu yeni baba Cem'in kuyu kazmayı, baba-oğlun evin arka bahçesinde beraber ağaç dikmek olarak romantize etmesine neden olur. İstanbul'un henüz şehirleşmemis-betonlasmamis küçük bir kasabasında geçen hikayemiz, serin yaz akşamlarında Hayri beyin kuyudan su çıktıktan sonra vereceği hediyelerin düşü ile anlam kazanır. Orta oyunu, meddah geleneğinin sol kültürle harmanlanmasi sonucu popülarite kazanan gezici tiyatro ekipleri, yetmiş ve seksenlerin Türkiye'sinde devrim ve halki egitmek icin araç olarak görülmüştü. Bu geleneğin temsilcilerinden olan gezici İbretlik Efsaneler kumpanyası, kasabada çadır kurar. Kırmızı saçlı kadın bu ekibin otuzlu yaşlarındaki güzel oyuncusudur. İlk karislasmadan itibaren Cem, kırmızı saçlı kadına asik olur. İlerleyen yıllarda bu aşk peşini hic bırakmayacaktır. İlk çağlardan günümüze baba-oğul arasındaki ilişki hep bir gizem olmuştur. Üstüne şiirler, destanlar yazilan bu olgunun, en nihayetinde bir tam tanimi yapılamamıştır. Doğu kültürünün kendine has mistik öğeleri, babaya kutsiyet atfeder. Bir karsi okumak olarak bati ise, babanin daha rasyonel bir portresini ortaya koyar. Babaya benzemek ya da babaya benzememek için ortaya konulan tüm irade, bir yeni-nesil baba üretimi olarak son bulur. Kral Oedipus ve onun karşısında konumlanan Zaloğlu Rüstem hikayeleri, babanin dogu-batı metinlerindeki konumlarının bir izdüşümüdür. Toplumsal bir olgu olarak karşımızda duran devlet-baba pratiği, Rüstem'in hikayesinde can bulur. Kendi otoritesine karşı atilmis her adımı bertaraf eden devlet- baba pratiği, oğlunun kellesini almakta bir beis görmez. Cem'in babasi ve babasının devlet ile olan ilişkisi bu düzelemde okunması gerekir. Cem'in orta yaşlarda edindiği servet, zenginlik ve kendini gerçekleştirme isteği, Bati toplumunun bireyin isteklerini ön plana çıkarmsi ile açıklanabilir. Sanat galerilerini gezmekten keyif alan, her şeyden öte kendini bir birey olarak tanimlamaya çalışan Cem, icinde bulunduğu sosyo-ekonomik durumunu oğul hasretinden kaçış olarak kullanır. Genel olarak yazarin metinlerine yansiyan doğu -bati çatışması, Pamuk'un içersinden geldiği sosyal taban ile parellelik gösterir. Köklü bir aileden gelen Pamuk, Osmanlı'nın son döneminden başlayarak,ilk Cumhuriyet dönemini de kapsayan genis bir toplum portresi ortaya koyar. Toplumdaki birseyselligin artmasi ile, yeni-Cem'ler toplumdaki göç hareketliginin meydana getirdiği sosyo-ekonomik avantajları fırsata cevirerek yeni bir zengin sınıfı meydana getirdiler. Bu toplumsal dönüşümün ana eksenini oluşturan hatlar, birbiri icerinde bütünlük oluşturan oksimoronlardan oluşur. İktidarın nimetlerinden faydalanarak zenginleşen Murat ile eğitimli, kentli, okumuş Cem ve karısı birbiri içerisinde bütünlük oluşturur. Hayatı boyunca solculuk ile hemhal olan, bunun için hapishaneler düşüp bedeller ödeyen gerçek baba ile, aşırı milliyetçi fikirlerin uçlarında gezen torunu da bu zıtlıklara örnek verilebilir. Sofokles'in kral odipus hikâyesi, Freud tarafından psikanalitik bakış acisi ile tekrar ele alinmistir. Sosyalleşmenin ilk adımlarının atıldığı fallik dönemde, oedipus kompleksi de gelişmeye baslar. Bu dönemin başlarında kiz çocuğu iğdiş edildiği duygusuna kapilir. Eskiden cinsel organa sahip olduğunu ve bu organın ondan alındığını düşünerek libidosunu babasına yonleltir. Erkek çocuk ise, annesine duyduğu cinsel arzulardan dolayi , babasının kendisini iğdiş edeceğini düşünür ve ona karsi saldırganlık dürtüsü geliştirir. İlk doğumdan itibaren anne ile çocuk arasında oluşmaya baslayan zorunlu ilişki, arzu-haz düzleminde okunmaya çalışılır. Mutlak hazzin anneden geçtiğini varsayan çocuk, hazzi ortdan kaldiran tüm dış etmenlere karsi saldırganlık tutumu geliştirir. Bu dönemde benlik kavramıni kazanmaya baslayan çocuk ile, anne arasındaki ilişki hazzin odak noktasınin kaymasina neden olur. Kimliğin oluşumu ile annenin haz, diger anlamda kendisinin haz isteği, dış dünyaya doğru açılım gosterir. Bu noktada devreye giren baba figürü, çocuğun gözünde hazzın kaynağına karşı bir tehdide dönüşür. Bu tanımlayi yapmaya çalışırken kendi eksikliğinden yola cikan çocuk, belli bir nesneye anlam yuklemeye baslar. Anne- çocuk arasındaki hazzın kirlima sureci ile birlikte çocuğun benlik kavramı gelişir. Bu dönemdeki benlik gelisimi, toplumsal kuralların anlam kazanmasina ve çocuğun toplumsal bir birey olarak ahlak kavramını kesfetmesini sağlar. Bu ilkeleri(ahlak) edinmesinde sonra, kamusal alanda bir birey olarak varlığını surdurmesi için gereken toplumsal sözleşme kullarını; din, yasa vb. İçsellestirir. Kirmizi sacli kadin eserini, oedipus karmaşası ile okumaya çalışmak, metni daha anlaşılabilir bir duzleme oturtmamizi saglar. Kırmızı sacli kadınin (Anne) odak karakter olduğu bu metinin ana yapisi, etrafındaki erkeklerin kimlik oluşturma sureclerine doğrudan etki eder. Karmaşanın temelini oluşturan baba figürünün tekrar tekrar üretimi ya da bu figür uzerinden yeni bir kimliklerin inşası tüm metin boyunca karşımıza cikar. Gerçek babasinin kaybı, reel düzelemde Mahmut ustanin baba figürü olarak tanimlanmasina olanak saglar. Mahmut ustanin kuyuya ( anne rahmi)vurduğu her kazma, Cem'in iğdiş edilme korkusunu ortaya çıkarır. Tüm bu hazzin kaynagina ulasma istegi egoların zihin dünyasında karsi konulmaz yaralar açmaya baslar ve en nihayetinde baba figürünün kuyunun dibindeki sembolik ölümü ile son bulur. Kuyunun dibine yuvarlanan haz istegi, toplumsal normlarin( süper ego) gelismesi ile birlikte bilinçdışindaki yerini alir. Gezilen her sergide, izlenilen her reklamda bilinçdışindan gelen bir dürtü ile, babanın ölümü tekrar tekrar canlanır. Freud vari bir bakış açısı ile yazılmış olan eser, hayali kasabasının betonlasarak şehir dinamizmi kazanmasi, Zaloğlu Rüstem hikiyasindeki babanin oğlunu öldürmesine gönderme olarak okunabilir. Babasına ( büyük sehir) benzeme istegi ile yola çıkan hayali kasaba, en sonunda betonlasarak kendi kimliğinden sıyrılır ve babasının bir öteki hali olarak karşımıza cikar. Kitaptaki karakterlerin gelişimi ise ancak Kral Oedipus hikayesi üzerinden okunursa anlam kazanir. Birinci önermede kimlik kazanma inşası babanin oglu öldürmesi ile son bulurken, ikinci önermede hikâyeye atfen çocuk babasıni öldürerek birey olma yolundaki serüvenini tamamlar.
Kırmızı Saçlı Kadın
Kırmızı Saçlı KadınOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 201950,3bin okunma
·
363 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.