Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

100 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
“Kolayı bulmak, esasında çok zor” diye başlıyordu yazısına Güler Hanım. Datça’ya gelmeden önce eşi Can ile durmadan dolaştıklarını anlatıyordu: “İstanbul, Ankara, Londra, Paris, Marmaris, tekrar İstanbul… Dön babam dön. Şehir yaşamı beni boğmuştu. Teknoloji kalabalığı ve tüketim toplumu içinde kaybolacağımı fark ettim. Kendimi bulmak için Datça’ya geldim. Çoluk çocuğu da yoluna koyduktan sonra, üstümdeki bütün fazlalıkları, eşyayı attım. Ne kadar fazla şey taşımışız!” “Bitmek bilmez, uzun bir yolculuktu” diye anlatıyor Datça ile ilk tanışıklığı. “Otobüsün, dönemeçlerinden her an uçuruma düşecekmiş gibi gittiği dolambaçlı bir yoldu; bir tarafı uçurum, bir tarafı sarp kayalar. Kayalarda envai çeşit bitki; adaçayları, karabaşlar, mersinler, günlük, sandal ağaçları, papatyalar…” İlk bakışta yoksul bir dağ köyüydü Datça: “Meydanın ortasında boylu boyunca uzanmış bir köpek uyuyordu. Otobüsten korkmadığı belliydi; başını kaldırıp baktı, uyumaya devam etti. Anlaşılan burası köpekler için güvenli bir yerdi, korku nedir bilmiyordu köpek...” Bir diğer izlenimi şuydu: “Köyün evlerinin bahçe kapıları yoktu, davetli davetsiz isteyen girerdi. Evlerin kapısı kilitsizdi. Çıngırak var ya, birinin geldiğini anlamak için o yeterdi. Belli ki; pek hırsızlık da olmuyordu bu köyde…” Ve bir diğeri: “Etraftaki evlerin pencerelerinde rengârenk sardunyalar, küpe çiçekleri, ıtırlar, küçük çiçekli mor karanfiller dizilmişti. Bu neyi gösteriyordu? Sahip oldukları güzellikleri kendilerine saklamak değil, yoldan gelip geçenle ve komşularıyla paylaşmak istediklerini…”
Atlas - Sayı 350 (Haziran 2022)
Atlas - Sayı 350 (Haziran 2022)Atlas Dergisi · Doğan Burda Dergi Yayıncılık · 20229 okunma
·
183 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.