Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

·
Puan vermedi
Başkalarının Tanrısı
Öncelikle söylemeliyim ki, bu incelemenin içerisinde kitaptan alıntılar olacaktır spoiler istemeyenleri uyarıyorum. Sokakta önlerinden geçip de hiç görmediğimiz veya görmezden geldiğimiz, gündelik hayatımızın akışına yetişmeye çalışmaktan 'kim bilir neler yaşadı, neler yaşıyor?' diye haklarında hiç düşünmediğimiz insanların hikayelerini bir şiir gibi, bir şairin ağzından okuyoruz. Ya da okuduğumuzu düşünüyoruz, ya da okuduğumuzu düşünmemizi isteyen Mine Söğüt kalemine boyun eğiyoruz. Efsun dolu bu hikayede, büyülenip boyun eğmekten başka şansımız da yok zaten. Daha anne karnında hayata talihsiz başlayan ve yakasını bırakmayan bu talihsizlikle yaşamını sürdüren, sevdiği adam onu başkalarına satmayı bıraksın diye kendi bacaklarını kesen Efsun Abla. Geçmişinde kim olduğunu hatırlamadan, yeni bir hayata gözlerini açan Adnan Abi. Bedenini satarak acılarını da sattığını düşünen madde bağımlısı Hülya. Yeni doğmuş ve doğması ile çöplüğe bırakılması bir olmuş Matruşka bebek. Ve bir sabah uyanıp; kurulu düzenini, evini, işini, karısını ve çocuğunu terk edip intihar etmeyi düşünürken, bu sokak insanlarına rastlayan ve onlardan biri olan şairimiz Musa.. Kim olduklarını söylemesi kolay da, konu yaşadıklarını anlatmaya gelince ne dilim varır konuşmaya ne de kalemim yeter anlatmaya.. En iyisi; kendi düşüncelerim arasına serpiştirdiğim alıntılarla anlatmaya çalışayım.. Bazı yıkımlar.. Koca koca şehirlerimize sığdıramadığımız bu hayatların üzerlerine yıktığımız umutlar gibi, kolay mı virane bir binayı, bir sokağı, bir mahalleyi, bir şehri, bir medeniyeti yıkmak? Kolay mı kimsesiz sokak insanlarını karanlığın içine bırakmak? "Sistem içine içine devamlı çöküyor. Yeryüzünde gördüğümüz her şeyin temelinde bir enkaz. Tüm medeniyetler kendilerinden önce yıkılmış başka medeniyetler üzerine kurulu. Geçmişin kaderi gelecekte mütemadiyen tekrarlanıyor. İnsanlar baştan beri yeni şehirlerini hep yıkılmış eski şehirlerin üzerine kuruyor." Kolay gibi duruyor. Ama sonrası hep muallak. Dört duvarsız, çatısız kalan bu insanların hayatı muallak. Oysa bu şehirleri kuranlar da onlar. Kurdukları şehirlerde çatısız kalanlar da onlar. Yaşadıkları ve yaşayacakları hep muallak. "Her şehri garibanlar kurar. Başka bir şehirden kovulanlar. Yollara koyulanlar. Yollarda sevdiklerini yitirenler. Umutsuzluğa düşenler. Ölmek isteyip de bir türlü ölemeyenler. Sürünenler. Onlar kurarlar tüm şehirleri. Ve yine onlar yıkarlar. Garibanlar. Onlar bu şehri terk ederse filhakika yıkılır buralar." Biz hepimiz kurulu düzenlerimizde, kendi konfor alanlarımız sınırları içerisinde yaşamaya devam ederken, bırakın konfor alanlarını, yaşam alanları bile olmayan sokak insanlarını görmezden gelmeye devam ediyoruz. O kadın bedenini satıyor, şu amca dileniyor, bazı uzuvlarını kaybetmiş bu teyze mendil satıyor. Ama neden? Bırakın nedenini sorgulamayı, biz onları görmüyoruz bile.. Çünkü; "Hepimiz sistem dışına çıkarsak hayatta kalamayız sanıyoruz. Sistemin içiyle dışı arasındaki fark hakkında zerre kadar bilgimiz yok. Ama heyula gibi bir korkumuz var. Biz, hepimiz, iyi kötü bir tanrıya inanıyoruz. O tanrının bizim değil, başkalarının tanrısı olabileceği fikrini her yıkımda, her felakette, her yüzleşmede hızlıca zihnimizden kovuyoruz." Mine Söğüt diyor, ve susuyorum.
Mine Söğüt
Mine Söğüt
Başkalarının Tanrısı
Başkalarının TanrısıMine Söğüt · Can Yayınları · 20223,160 okunma
··
227 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.