Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Şüphesiz bugün Avrupa'nın ruhu ve kalbi üzerinde saltanat kuran din Hristiyanlık değil, materyalizmdir. Nitekim bu husus, Avrupa'nın iç dünyasını bilen, Avrupalıları kitaplardan değil yakından hatta icabında bizzat kitaplardan tanıyan, devletlerin şan ve şöhretini artırıp milletin iç rahatlığını temin eden göstermelik dindarlıklara aldanmayan, kiliselere yapılan ziyaretlere ve sürdürülen geleneklere kanmayan kimselerce malûmdur. Daha önce ismi geçen Profesör Muhammed Esed "Yolların Ayrılış Noktasında İslâm" adlı eserinde bu hususu gayet açık bir şekil de gözler önüne serer: "Şüphesiz Avrupa'da, dini bir üslupla düşünen, inançlarını medeniyetleriyle uzlaştırıp pratik hayata aktarmak için var güçleriyle çalışan kişiler vardır. Fakat bunlar yok denecek kadar azdır. Avrupa'da sıradan bir kişi; ister faşist, ister demokrat, ister kapitalist, ister sosyalist, ister sanatkâr, ister mütefekkir olsun bir tek din tanır: O da maddî terakkiye ibadet edip, hayatın gayesinin insanın yaşayışını kolaylaştırmak olduğuna, daha yaygın bir ifadeyle mutlak hürriyete yani tabiatın bütün bağlarından sıyrılmaya inanmaktır. Bu dinin mabed ve kiliseleri dev yapılı fabrikalar, sinema salonları, kimya laboratuvarları, gazinolar ve elektrik santralleridir. Bu dinin kâhinleri ve din adamları ise bankerler, mühendisler, artistler, sinema yıldızları, ticaret adamları, sanatkârlar ve astronotlardır. Bu aşırı kuvvet ve zevk volkanı, silâhlarla donatılmış arzu ve menfaatlerle çatıştığı zaman, birbirini yiyip yok etmeye hazır düşman grupların ortaya çıkmasına ve savaş teknolojisinin gelişmesine yol açmıştır. Fakat medeniyet yönünden ise pratik faydaların üstünlüğüne inanan, hayırla şer arasını ayıran kesin çizgi ve en üstün ölçü olarak materyalizmden başka hiçbir kıstas tanımayan bambaşka bir insan tipi doğdu.' "
Sayfa 240Kitabı okudu
·
174 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.