Bütün bu izahlardan sonra şunu hatırlatalım ki; "helal" ve “haram” hududlarını, insanlardan herhangi bir zümrenin
(bilginlerin, ruhban sınıfının veya işçi sınıfının) tayin etmesine rıza göstermek, onları “ilâh” kabul etmektir ki, bu tevhid akidesini parçalar. Zira kelime-i tevhid "lâ ilâhe (İlâh yoktur)" diye başlar. İlâhları inkâr etmeden, Allahû Teâla(c.c)'ya iman etmek mümkün değildir. İşte bütün ideolojik sistemler; üretim, üretim araçlarının mülkiyeti ve tüketim konularında, insanlar üzerine hükümler koyduğu için, "tâgûtî" nitelik taşır.