Gönderi

... Çünkü sevgi objesi, bize yaklaştığı oranda sevinç duyar; bizden uzaklaştığı oranda da kederleniriz. Ancak bütün bunlar, sevgi objesinin niyetinden ayrı gelişir. Yani ben’in öznelliğiyle, kendi niyetiyle ilgilidir. Ve tabii ki duyguların basit karşılaşmalar düzleminde sürmediği, imajlar ve hafıza yoluyla karmaşıklaştığı bir durumdan söz ettiğimizi anlamış oluyoruz. Sevgi veya nefret imajının başka imajlarla, duygu hâlleriyle ilişkisinden bahsediyoruz. Gündelik yaşamımızda da bu iki duygunun salınımında bocalayıp, kolay kolay işin içinden çıkamadığımızı biliriz. Tıpkı Füruğ Ferruhzad’ın “Tutsak” şiirindeki şu dizelerde ifâde edildiği gibi: seni istiyorum ve biliyorum asla koynuma almayacağım sen o aydın ve pırıl, pırıl gökyüzüsün ben bu kafeste bir tutsağım kara ve soğuk parmaklıklar ardından gözlerim hasretle bakıyor yüzüne doğru bir elin uzanışını düşlüyorum, ansızın, ben de uçayım sana doğru (...)
··1 alıntı·
276 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.