Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Akşamı Getiren Sesler
Akşam, kızıllığını alıp gelmişti. Bir taraçada oturuyor ve üşüyorduk hafiften. Uzaktan, otomobillerin motor ve klakson sesleri, çocuk çığlıkları ve bin bir türlü gürültünün içinden bir adamın, ne dediği anlaşılmaz sesi duyuldu. 'Saat, sekiz.' dedi dostum, şaşırdım. Nereden biliyorsunuz? Saatini gösterdi, evet tam 20:00'ydi Kim bu? dedim... Ne diye bağırıyor? Mısırcı, dedi. Süt mısır, diyor. Kulak kabarttım, evet... "Süüüt mısıııır!" diye bağırıyordu. "Bu adam, her gün aynı saatte, aynı dakikada hiç aksatmadan buradan geçer böyle seslenir." 'Ne var bunda?' diyeceksiniz; ama bu küçücük, belki de çoğu insan için kayda değer bile olmayan hadise, bana çok; ama çok tesir etti. Sevindim, gıyabında bir sürü övgü yolladım mısırcıya. Bir kere açgözlülüğün, kolay yoldan köşe dönmenin, haram kazancın, çalıp çırpmanın sıradanlaştığı günümüzde bir adam bunların hiçbirine itibar etmiyor ve sokak sokak dolaşarak teze mısır satıp rızkını kazanıyor. Asıl önemlisi, bunu gayet sadakatle, son derece zarif bir üslupla yapıyor. Belli ki önemsiz, sıradan, utanıp sıkılacak, zoraki bir uğraş olarak görmüyor işini. Her gün aynı saatte, aynı yerde olabilmek... Bu titizliği kaç kişi gösterebiliyor işinde? O meçhul adama sempati duymamın birinci sebebi buydu: İşine olan saygısı... Bugün yitirdiğimiz hasletlerden biri bu. Yazarlık, gazetecilik üstüne akıl danışmaya gelen, geleceğe ait planlarını anlatan üniversite öğrencilerine ilk tavsiyem bu olur benim. Hangi mesleği seçerseniz seçin yapacağınız tek şey işinizi sevmek olsun. Çok iyi, çok gözde ve çok para getiren bir mesleğiniz olmayabilir; ama siz, gayretiniz ve titizliğinizle mesleğinizin en iyisi olabilirsiniz. Onlara çöpçü ve baca temizleyicisi örneğini veririm. İstenmeyen, burun kıvrılan mesleklerdir elbette ikisi de. Ama namuslu ve onurlu çalışarak bu işlerde bile insanların gönlünü kazanabilir, vazgeçilmez biri olabilirsiniz. "Ben", derim onlara, "eğer bir çöpçü olsaydım, ülkenin en iyi çöpçüsü olurdum. Benim sokağım şehrin en temiz, en güler yüzlü sokağı olurdu. Baca temizleyicisi olsaydım, şehrin en iyisi olurdum..." İnsan sevmeli işini ve kanaatle sarılmalı ona. Herhalde bu sadakat karşılıksız kalmayacaktır. Akşam alacasının daimi sesi O meçhul mısırcıyı bir de neden sevdim biliyor musunuz? Sanki bugünün bu toplumun bir ferdi değil de eski çağların, Ahmet Haşim'in ‘Müslüman Saati’ yazısında derin bir özdeyişler anlattığı o bereketli zamanların insanlarından biri gibi geldi bana. Yıllar önce biraz da üstat Ahmet Rasim'in yolundan giderek, satıcıların o cümbüşlü sokak sesleriyle ilgili bir yazı yazdığımı hatırlıyorum. Yoğurtçular, macunlar, sebzeciler, bozacılar, incik boncuk satan çerçiler… Velhasıl her biri kendi meslek grubunun dilini, üslubunu ve tavrını bütün ustalığıyla temsil eden kanaatkâr adamlar, sokağın müziğini ve edebiyatını icra ederlerdi. İşte bu mısırcı da o günlerin, o asude hayatın sesini duydum. Onun işine olan sevgisi, titizliği ve akşam kızıllığında karışıp giden kırılgan sesi, ruhumu genişletti. O daracık an, geniş bir hayat telakkisi, geniş bir huzur iklimi bahşetti bana. O adamın itiyat haline getirdiği ‘saat’ten, Ahmet Haşim’in ‘Müslüman Saati’ne yol buldum. Şöyle, başlarda Haşim'in o yazısı: “İstanbul'u yine eleştiren ve yerlisini şaşırtan istilaların en gizlisi ve en tesirlisi yabancı saatlerin hayatımıza girişi oldu. ‘Saat’ten kastımız, zamanı ölçen alet değil, fakat bizzat zamandır. Eskiden kendimize göre yaşadığımız, düşündüğümüz giyinişimiz ve kendimize göre dinden, ırktan ve ananeden hayat alan bir zevkimiz olduğu gibi bu üslub-ı hayata göre de ‘saat’lerimiz ve ‘gün’lerimiz vardı.” Haşim’in yazısı, “Şimdi Müslüman evindeki saat, başka bir alemin vakitlerini gösterir gibi, bizim için gece olan saatleri gündüz ve gündüz olan saatleri gece renginde gösteriyor. Çölde yolunu şaşıranlar gibi biz şimdi zaman içinde kaybolmuş kimseleriz.” sözleriyle biterdi. Artık o zamanları ve o saatleri yaşamıyoruz. Saatlerimiz ecnebi saati. Sokaktan gelen sesler de o ‘Müslüman saati’nin sesleri değil. Gürültü daima yabancı bir gürültü... Sokağımızın Müslüman sesleri yiteli çok oldu. Bazen böyle yolunu şaşırmış satıcılar, o sesleri bulundukları yerden çıkarıp geliyor. Onları duyup şaşırıyoruz. Gördünüz mü, bir ses insanı alıp nelere, nerelere götürüyor. Bizi sarsan, düşündüren, her zaman öyle büyük ve önemli hadiseler değildir, bazen böyle küçücük anların çarpmasıyla başka bir dünyaya uyanırız, o eski ‘Müslüman’ dünyamıza…
Sayfa 55 - Kapı Yayınları
·
325 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.